Aşı, bazı hastalıklara karşı bağışıklık sağlamak için vücuda enjekte edilen ölü ya da zayıflatılmış bakteri ve virüsler demektir. Şu anda hayattaysanız anneniz tetanos aşısı olduğu için ya da babanıza kolera aşısı yapılmış olduğu için olabilir. Belki de küçüklüğünüzde kızamık aşısı olmasaydınız, bu günleri göremeyecektiniz. Uçuş korkunuz olmayabilir ama çocuğunuz, uçakta öksüren birinden her an menenjit mikrobu alabilir.
Mikroplar pek çok nedenle vücudumuza yerleşebilir. İshal, hapşırma, öksürme, kaşınma, açık yaralar, kan ve vücut sıvıları yolu ile insandan insana bulaşıcılık mümkündür. Sivrisinekler ya da keneler de hastalıklara neden olan mikropları taşırlar. Hiçbir şey yapmadan yediğimiz ya da içtiğimiz gıdalarda bulunan mikroorganizmaların ağız yolu ile vücuda alınması da vücudumuzda çeşitli hastalıkların oluşumuna neden olabilir. Eskiden ölümcül olan hastalıkların çoğu aşı nedeniyle kontrol altına alınsa da, turistik seyahatler ve göçlerin arttığı, sınırların kalktığı günümüzde aşısı olmayan ya da hastalık taşıyıcısı olan insanlar aracılığı ile hastalıklar çok hızlı yayılabiliyor.
Hekimin birincil görevi sağlıklı kişinin sağlığını korumasını sağlamak yani koruyucu hekimliktir. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı olarak çocuğun gelişimini, beslenmesini ve bağışıklanmasını izlemek en önemli görevimizdir.
Aşı ile sağlıklı nesiller
Yüzyıllarca süren ve son yüzyılda hızlanan bütün teknolojik gelişimeler sayesinde uzaya gidiyoruz, Dünya’nın öbür ucu ile anında konuşabiliyoruz, oturduğumuz yerden Louvre Müzesini gezebiliyoruz. MR ile kanser teşhisi yapabiliyor, pek çok hastalığı yeni ilaçlar sayesinde tedavi edebiliyoruz.
100 kişiden otuzunu öldüren çiçek hastalığından, anne karnında %40’a varan sakat doğuma neden olan kızamıkçıktan, kurtulma şansının olmadığı kuduz veya yenidoğan tetanozundan korunabiliyorsak, 1998’den beri ülkemizde çocuk felci vakası ile karşılaşmıyorsak, aşıları bulan bilim insanlarına, yaygınlaştıran ve günlük hayatımıza sokan sağlık çalışanlarına çok şey borçluyuz. Koruyucu hekimlik ve bunun temel taşı olan aşılar ihmal edilmemeli, bilimsel olmayan söylentilere kulak asmamalıyız.
Eski uygarlıklardan bu yana aşılama
Aşılama artık herkesin yakından bilgi sahibi olduğu sağlık bilgisi olsa da aşının ortaya çıkışı uzun yıllara dayanıyor. Yazılı kayıtlara göre MÖ 560 yılında Çinlilerin “Variolasyon” olarak tanımlanan ilkel aşılama yöntemleri varmış.
Variolasyon, çiçek hastalığını hafif geçirmekte olan hastaların yaralarının kabukları kurutularak, tozların buruna inhalasyon yolu verilmesi ile veya sıklıkla tozun sulandırılıp çizilen deriden vücuda inokulasyonu ile uygulanmaktaydı.
Osmanlı hamamlarında variolasyon yönteminin uygulandığına tanık olan İngiliz Konsolosunun eşi Lady Mary Montagu, 1718 yılında çocuğuna çiçek aşısı yaptırmak için izin istediği Papa’ya bir mektup yazarak bu yöntemin batı ülkelerine duyurulmasını sağlamıştır.
1796 yılında Edward Jenner ilk canlı viral aşı olan çiçek aşısı ‘Cowpox’ veya ‘Vaksinia’ fikrini geliştirerek bilimsel olarak tıpta bir çığır açmış ve modern immünolojinin temellerini kurmuştur. Jenner’den 100 yıl sonra Pasteur tarafından enfeksiyon hastalıklarının kaynağının mikroplar olduğunu keşfedilmiştir.
Pasteur, 1885 yılında daha önce köpeklerde etkinliğini kanıtladığı kuduz aşısını, bir köpek tarafından ısırılmış olan Joseph Meister adlı kişiye uygulamıştır. Bu uygulama insan bağışıklamasındaki en önemli atılımdır. 1892 yılında Laffnike adlı araştırıcı kolera aşısını, 1896 yılında Wright tifo aşısını geliştirmiştir. Bugün BCG adıyla bildiğimiz tüberküloz (verem) aşısı, Calmette ve Guerin tarafından 1921 yılında geliştirilmiştir. 1927 yılında Ramon ve Zoeller tetanos aşısını üretmişlerdir. Bundan sonra kullanıma sunulan çeşitli aşılar birbirini izlemiştir.
İnsanlık tarihindeki en önemli armağan
Aşı insanlık tarihindeki önemli buluşlardan birisidir. İnsanlık, uzun zaman boyunca bulaşıcı hastalıklar ile uğraşmış, sterilizasyon ve aşıların bulunması ile tıpta çok önemli yollar kat edilmiştir. Aşının olmadığı dönemlerde:
- Veba salgınları 1346-1352’de Avrupa nüfusunun dörtte birini öldürmüştü.
- 1618 yılında 20 milyon olan Meksika’daki İnka nüfusu çiçek hastalığı nedeni ile 1,6 milyona düşmüştü.
- 1779’da Hawai’de nüfus tifo nedeniyle 500 binden 84 bine düşmüştü.
- 1880’lerde Kanada’da her 100 yerliden dokuzu tüberküloz hastasıydı.
- 1. Dünya savaşı sonrası 21 milyon kişi gripten (H1N1) ölmüştü.
Aşılanma ömür boyu devam eder
Tüm bu veriler unutulmadan, çocuklarımızın aşılarını dikkatle takip etmeliyiz. Yaşları büyüse de, yılda en az bir kez çocuk doktoru veya aile hekimi ile temas ederek, hatırlatma dozları ve yeni aşılar ile ilgili bilgi edinmeliyiz. Aşı takibinde önemli olan aşı kartlarını kaybetmemeliyiz. Son olarak, güvenilir kaynakları tercih ederek, bilgi kirliliği ile mücadele edelim.
Aşı Nedir, Nasıl Etki Eder? Aşının Yararları Nelerdir?
01.05.2019