Popüler kültürün hastalığı; depresyon. Üzerinde çok konuşuyoruz ama yeterince bilgi sahibi olduğumuz şüpheli... Herkes birbirine tanı koyuyor. Belki de durum o kadar da basit değildir...
Depresyon nedir?
Depresyon aslında bir ruh halini tanımlayan sözcüktür. Bir kişi için "depresyonda" denildiğinde, bir çeşit ruhsal çökkünlük halinde olduğu anlaşılıyor. Gündelik yaşamda herkes zaman zaman kendini moralsiz, üzgün, mutsuz hatta karamsar hissedebiliyor. Depresyon hastalığının gündelik olağan moral bozukluğu veya demoralizasyondan farkları var tabii; depresyondaki kişi, düşünce olarak durum ile ilgili ümitsiz, çaresiz ve karamsarlık içinde oluyor. Kendini bu durum içinde yetersiz ve değersiz algılıyor. Hatta intiharı çözüm olarak görüyor, davranış olarak kendini toplumdan soyutluyor. Bu kişiler ayrıca içine kapanıyor, giderek durgunlaşıyor, hiçbir şeyden zevk alamıyor. Bedensel olarak uykusu ve iştahı bozuluyor.
Depresyon şu anda dünyada en fazla yeti kaybı oluşturan hastalıklar arasında dördüncü. İyi tedavi edilmemiş depresyon; alkol - madde bağımlılığına, başka ruhsal bozukluklara ve bedensel hastalıklara zemin hazırlıyor. Diyabet, kalp hastalıkları gibi hastalıkların gidişini kötüleştirip ölüm riskini de arttırabiliyor. Bu kişiler mutsuzluk, yetersizlik gibi duygularını bedensel yakınmalarla ifade ediyorlar. Psikiyatri literatüründe bu tür hastalar "maskeli depresyonda" olarak da nitelendiriliyor.
Depresyonun belirtileri nelerdir?
Klinik depresyonun temelinde hoş olmayan duygudurum, umutsuzluk, karamsarlık, ilgi ve zevk azlığı vardır. Bu hastalar derin bir üzüntü yaşıyor. Gelecekleri ve yaşadıkları ile ilgili olarak hep kötümser düşünüyorlar. Hastada depresif duygudurum ile birlikte değişik etkinlik ve sorumluluklara karşı ilgi kaybı izleniyor. Olağan etkinliklerden, iş, özel zevkler, bireysel ilişkiler, cinsel aktivite de dahil olmak üzere hiçbir şeyden zevk almıyorlar. Bazı olgularda önde gelen belirti bunaltı olabiliyor. Anksiyete (bunaltı, kaygı) düzeyi çok artabiliyor, ajitasyon (huzursuzluk) gösterebiliyor. Genel olarak ilgileri azalıyor. Umutsuzluk ve çaresizlik duyguları o kadar yoğun olabiliyor ki düştükleri bu durumdan hiçbir şekilde kurtulamayacaklarını düşünebiliyorlar.
Depresif hastalar, basit günlük aktiviteleri bile yapmakta güçlük çekiyorlar. İş, aile, para ve kendi sağlıkları ile aşırı biçimde kafaları meşgul oluyor. Bu hastaların, enerji düzeyi azalıyor. Bazı olgularda önde gelen belirti fiziksel (somatik) olabiliyor. Bu durumda tepkisel davranıyorlar. Ayrıca umutsuzluk, kötümserlik, benlik saygısında düşme, suçluluk duyguları intihar düşünce ve eylemlerini uyarıyor. Düşünce içeriğinde geçmiş olaylar önemli bir yer tutuyor. Yoğun anksiyete (bunaltı, kaygı) belirtilerinin depresyon olgularında intihar girişimleri için belirleyici bir etken olduğu ileri sürülüyor. İntihar düşünceleri ve girişimleri depresyonun önemli belirtilerinden biri. Depresif olguların çoğunda duygudurum değişiklikleri ile birlikte iştah ve kilo kaybı görülüyor. Uyku bozukluğu depresyonun çok sık karşılaşılan bir belirtisi. Dalgınlık, unutkanlık da olabiliyor. Bazen ağır olgularda, hastanın aklından geçenlerle dış dünyada olanlar birbirine karıştırılabiliyor.
Depresyon tekrarlar mı?
Depresyon yineleyici bir hastalık. Daha önce yaşanmış olması tekrarlama olasılığını artırıyor. Depresyonda yineleme için risk etkenleri şunlardır:
- Daha önceki depresyondan kalıntı belirtilerinin varlığı
- Aile öyküsü olması
- Daha önce geçirilmiş depresyonda anksiyete ve madde kullanımının olması
- Depresyonun 60 yaş üzerinde başlaması
Prof. Dr. Fuat Özgen
Bayındır Söğütözü Hastanesi Psikiyatri Uzmanı