Kalp çarpıntısı, kan basıncı yüksekliğinin, korku, endişe, stres durumlarının, aşırı kafein ya da alkol alımının sonucu olabildiği gibi kalp ritim bozukluğunun (aritmi) belirtisi olarak da ortaya çıkabilir. Sıkça olan ve gündelik yaşamı etkileyen çarpıntıların ise bir hekim tarafından mutlaka değerlendirilmesi gerekir. Esas amaç çarpıntı yakınmasının nereden kaynaklandığını bulmak ve tedavisini yapmaktır.
Kalp çarpıntısı nedir?
Çarpıntı, kalp atımlarının hissedilmesi ve bundan rahatsızlık duyulması durumuna verilen genel bir isimdir. Güçlü kalp atımları, arada olan tekleme şeklindeki atımlar veya kalp hızının yükselmesi (hızlı kalp atımları) çarpıntı şeklinde kendini gösterir. Tanımlanan yakınmalar, çarpıntının nedenine göre tanımlanan farklılıklar gösterebilir. Örneğin, güçlü kalp atımlarını çarpıntı şeklinde hisseden birinde nabız normal sayıda (dakikada 60 ila 100 arasında) ve düzenlidir, ancak yine de çarpıntı yakınması oluşabilir. Bu durum tansiyon hastalarında ve kaygı bozukluklarında görülebilir.
(Konuyla ilgili bilgilendirme videomuzu aşağıda izleyebilirsiniz.)
Diğer taraftan normal atımlar arasına giren fazladan atımlar, tekleme veya arada kalbin duracak gibi olması şeklinde bir hisse neden olabilir. Ekstrasistol adı verilen bu durumda kalp vuruları normal hızda ve düzenlidir. Ancak bir araya giren fazla bir atım, bahsedilen hisse neden olur. Toplumda en çok görülen çarpıntı şekli budur. Bir diğer çarpıntı şekli ise kalp hızının arada hızlanmasıdır. Özellikle dakika kalp atım sayısı dakikada 150’nin üzerine çıktığında insan çok rahatsız edici bir çarpıntı hisseder. Kişi, “Kalbimde kuş çırpınıyormuş, kalbim boynumda atıyormuş, kalbim ağzımdan çıkacakmış gibi oluyor” şeklinde durumunu tanımlar.
Kalp çarpıntısı neden olur?
Çarpıntı yakınması her zaman kalp hastalığının göstergesi değildir. Kan basıncı yükseldiğinde, korku, endişe, stres durumlarında, çok çay kahve içimini takiben veya alkol alımını takiben çarpıntı yakınması olabilir. Kansızlık (anemi), gebelik, tiroid bezinin fazla çalıştığı durumlarında da kalp problemi olamadan da çarpıntı yakınması görülebilir. Her insan arada çarpıntı hissedebilir. Ancak sık olan, gündelik yaşamı etkileyen çarpıntıların bir hekim tarafından değerlendirilmesi gerekir. Burada amaç çarpıntı yakınmasının kalp hastalığı ile ilişkili olup olmadığını bulmak ve tedavisini yapmaktır.
Kalp hastalığı ile ilgili olmayan çarpıntılarda altta yatan durumun (tansiyon yüksekliği, kansızlık, tiroid hastalığı gibi) düzeltilmesi gerekir. Kaygı, endişe bozuklukları ile olan çarpıntılarda beta blokör denilen ilaçlarla çarpıntı hissi yatıştırılmaya çalışılır. Kardiyologların tedavi etmesi gereken çarpıntılar ritim bozuklukları ve kalp hastalıkları ile ilişkili olabilecek çarpıntılardır.
Taşikardi nedir?
Taşikardi, kalp atımlarının normalden hızlı olması ve bu sırada hastanın çarpıntı hissetmesidir. Kalbin normal ritminin hızlanması sonucu oluşabileceği gibi daha ciddi ritim bozuklukları sonucunda da oluşabilir. Taşikardi durumunun bir uzman tarafından değerlendirilmesi ve tedavinin planlanması gerekir.
Kalp çarpıntısı hangi kalp hastalıklarının göstergesi olabilir?
Çarpıntı yakınması oluşturan bazı ritim bozuklukları doğuştan gelen bir zemin üzerinde ortaya çıkabilir. Doğuştan bir zeminin olması demek doğar doğmaz ritim bozukluğunun görülmesi demek değildir. Zemin varsa başka faktörlerin de etkisi ile ilerleyen yaşlarda, hatta ileri yaşlarda ritim bozukluğu ortaya çıkabilir. Diğer taraftan doğuştan bir zemin olmasa bile altta yatan kalp hastalığına bağlı da ritim bozuklukları olabilir. Örneğin, kalp yetmezliğinde, kalp krizi sonrası hasar gören kalpte ritim bozuklukları görülebilir. Özellikle bu zeminde görülen ventriküler aritmiler hayati tehlike oluşturabilir.
Uygun şekilde ilaç, pil veya ablasyon yöntemi ile tedavi edilmesi gerekir. Toplumda sık görülen bir diğer ritim bozukluğu ise atriyal fibrilasyondur. Kalbin üst tarafı (kulakçık) kökenli ritim bozukluğunda çarpıntı sık görülen bir yakınma olmakla beraber esas tehlike kalpten kaynaklanan pıhtıların beyne atması sonucu oluşan felçlerdir. Bu risk açısından hastanın mutlaka bir uzman tarafından değerlendirilip, ilaç veya girişimsel tedavilerin (atriyal fibrilasyon ablasyonu, sol atriyal appendiks kapatma gibi) planlanması gerekir.
Kalp ritim bozukluğu (aritmi) nedir?
Kalp hastalığı ile ilgili olan çarpıntılar, ritim bozukluklarıdır. Kalp dakikada 60-100 arasında düzenli çalışan bir organdır ve bu ahengin bozulması ile ritim bozukluğu (aritmi) ortaya çıkar. Bunlar kalbin elektriksel sistemindeki bozukluklar sonucu oluşan çarpıntılardır.
Kalp ritim bozukluğu nedenleri
Çoğunlukla elektriksel olarak fazla uyarı çıkaran birtakım odaklar veya anormal elektriksel yollardan kaynaklanır. Bu durum doğuştan gelebileceği gibi, sonradan da kalp hastalığı sürecinin bir parçası olarak karşımıza çıkabilir. Doğuştan olan kalp ritim bozukluklarının bir kısmı ilerleyen yaşlarda yakınma oluşturur. Yani doğuştan gelen bir zemin vardır ama ritim bozukluğunun ortaya çıkması 20’li, 30’lu, hatta daha ilerleyen yaşlarda olabilir.
Sonradan oluşan, yani doğuştan zemini olmayan ritim bozuklukları ise çoğunlukla kalp krizi, kalp yetmezliği yapısal kalp hastalığı zemininde gelişir. Bazen de ritim bozukluğunun ne kadar doğuştan gelen zeminde ya da ne kadar sonradan olan kalp hastalığı ile ilişkili olduğu ayırt edilemeyebilir. Sonuçta nasıl olursa olsun, ritim bozukluğu türünün adının koyulması, riskinin belirlenmesi ve tedavi edilmesi gerekir.
Kalp ritim bozukluğu belirtileri
En sıklıkla çarpıntı ve bayılmadır. Çarpıntı, kalbin hızlı atması, arada teklemesi veya düzensiz atışlar şeklinde kendini gösterir. Bayılmalar ise çoğunlukla kalp hızının çok düştüğü durumlarda görülen bilinç kayıplarıdır. Bazen hiç şikayet yokken çekilen bir kalp grafisinde (EKG) ritim bozukluğu tespit edilebilir.
Ritim bozukluğuna bağlı çarpıntıların çeşitleri nelerdir?
Ritim bozukluklarına bağlı çarpıntılar birçok alt gruptan oluşur. Bazısında bir odak aniden uyarı çıkarmaya başlar ve nabız aniden 170-180’lere hızlanır. Bazısında bir odak arada fazladan tekli uyarılar çıkarır ve ekstarsistol denilen teklemelere neden olur. Bazen daha kaotik uyarılar olur ve nabız hem hızlı hem de düzensiz atar. Anlatılan ritim bozukları onlarca tipe ayrılır ve birbirinden farklı isimlendirilir. Yani ritim bozukluğu denince bir hastalık grubunu tanımlarız, altında tanı ve tedavisi faklı onlarca alt grup vardır. Dolayısıyla ritim bozukluklarına yakınma, risk ve tedavi olarak tek hastalık muamelesi yapmak mümkün değildir.
Kalp ritim bozukluğu nelere yol açar?
En sık görülen şikayetler hayat kalitesini bozan ve hastada yoğun endişeye yol açan çarpıntı ve bayılmadır. Bazen bu yakınmalar ani ölümler veya kalp yetmezliği ile sonuçlanabilir. Bazı özel ritim bozukluklarında (atriyal fibrilasyon gibi) beyne pıhtı atması sonucu felç olabilir.
Kalp ritim bozukluğunun riskleri nelerdir?
Ritim bozukluğu kategorik bir isim olduğundan, alt gruplarına göre riskler de farklıdır. Bazında şiddetli yakınma olmasına rağmen hayati risk son derece düşüktür. Bir diğerinde ölümcül risk olabilir. Başka bir ifade ile yakınmanın şiddeti ile riskin büyüklüğü arasında sıkı bir ilişki yoktur. Ancak kalp yetmezliği veya kalp krizi sonrası oluşan ritim bozukluklarında hayati risk olabileceği unutulmamalıdır. Riskin ne olduğu ritim bozukluğunun adı konulduktan sonra belirlenir. Bu aşamada ritim bozukluğunun türünün belirlenmesi gerekir.
Kalp ritim bozukluğuna ne iyi gelir?
Altta yatan kalp hastalığının tedavisi, stres, sigara, alkol, kafein veya bazı ilaçlardan uzak durmak tedavide yarar sağlayabilir.
Kalp ritim bozukluğunun tanısı
Ataklar şeklinde gelen ritim bozuklukları maalesef herhangi bir muayene esnasında tanınamaz. Yani hasta arada çarpıntı tarifler fakat muayeneye geldiğinde çarpıntı yakınması yoktur ve muayene yapan hekim hiçbir şey bulamaz. Bu gündelik hayatta çarpıntı-ritim bozukluğu ile uğraşan hekimlerin sıklıkla karşılaştığı bir durumdur.
Bu durumda bir takım tanı araçları kullanılmaya başlanır. Bunların başında uzamış EKG gözlem yöntemleridir. Kısaca holter denilen bu yöntemde, hastaya bağlanan özel bir cihaz ile 24-48 saat süreyle kalp atımları kaydedilir. Hasta yanında taşıdığı cihaz ile gündelik yaşantısına devam eder. Sürenin sonunda cihaz çıkarılır. Kaydedilen tüm atımlar okunur ve ritim bozukluğunun ne olduğu tanınır. Hastada bu süre içinde hiç ritim problemi olmamış ise (ki haftada ve ayda bir olan çarpıntılarda bu durum söz konusudur), gözlem süresinin uzatılması, 1-2 hafta kayıt yapabilen özel cihazların kullanılması gerekebilir. Yine de karar verilemez ise o zaman tanı ve tedavinin aynı zamanda yapıldığı girişimsel işlemlere gerek duyulur. Bu girişimsel işlemin tanı amacıyla kısmına yapılan kısmına elektrofizyolojik çalışma (EPS) denir.
Kalp ritim bozukluğunun tedavisi
Birçok durumda ilaç tedavisi yetebilir. Ancak ilaç kullanmak istemeyen veya ilaç tedavisinin etkisiz olduğu durumlarda ablasyon, pil gibi işlemler ile tedavi mümkündür.
Elektrofizyolojik çalışma (EPS) ve ablasyon arasındaki fark nedir?
Elektrofizyolojik çalışma (EPS) ve ablasyon aynı işlemin tanı ve tedavi parçalarıdır. Tıpkı kalp damarlarındaki darlığı tespit etmek için yapılan koroner anjiyografi ve tedavi etmek için yapılan balon-stent işlemleri gibi. Koroner anjiyografi kalp damarları, damarlardaki darlığın tanısı için yapılan işlem iken elektrofizyolojik çalışma kalbin elektriksel siteminin bozuklukları tespit etmek için yapılan bir işlemdir. Kalp damarlarındaki darlıklar balon-stent yöntemi ile açılıp tedavi edilirken, kalbin elektriksel sitemindeki bozukluklar ablasyon yöntemi ile tedavi edilir.
Ablasyon tedavisi nedir?
Ablasyon işleminde kateter denilen plastik kaplı, ince, yumuşak teller aracılığı ile kalp içinde ritim bozukluğundan sorumlu odak veya odaklar radyo dalgaları ile tahrip edilir. Tahrip edilen odak birkaç milimetredir ve ritim bozukluğundan sorumludur. Bu işlem kalp içinde birkaç milimetre büyüklüğünde bir odağın aranmasını da içerdiğinden on dakika ile bir saat arasında sürebilir.
Radyofrekans ablasyon tedavisi
Yukarıda anlatılan ablasyon yöntemlerinden, yüksek frekanslı radyo dalgaları kullanarak dokuyu ısıtarak/yakarak tahrip etme yönteminin adıdır. Bir diğeri soğutarak/dondurarak tahrip etmedir ve kriyoablasyon olarak adlandırılır.
Ablasyon sonrası ağrı olur mu?
Hasta standart ablasyon işlemi esnasında ağrı hissetmez. Çünkü çoğunlukla kalp içinde ablasyon yapılan bölgelerde ağrı sinirleri yoktur. Elektrofizyolojik çalışma temelde ağrısız bir işlemdir. Sadece damar girişi yapılan kasık bölgesine yerel ağrı kesici uygulanır ve burada damar yolu açılması esnasında biraz rahatsızlık olabilir. Bazı hastalar kateterler damar içinde ilerlerken onu dokunma hissi olarak hissedebilirler. İşlemin devamında ağrı olmaz ancak ritim bozukluğunu oluşturma işlemi esnasında çarpıntı hissedilir.. Standart ablasyon işlemi de elektrofizyolojik çalışmanın devamında yapılan temelde ağrısız bir işlemdir. Nadiren bazı özel bölgelere ablasyon yapılırken saniyeler süren ağrı olabilir. İki işlemde de hastanın konforunu sağlamak için hafif sakinleştiriciler uygulanabilir.
Ablasyon tedavisinin riskleri
Elektrofizyolojik çalışma (EPS) işlemi bir tanı işlemidir. Kardiyoloji alanında yapılan girişimsel işlemler arasında en düşük riskli işlemlerden biridir. Koroner anjiyografiden bile daha düşük riskli olarak kabul edilir. Ablasyon işleminde tedavi bileşeni de olduğundan, risk biraz daha fazla olabilir. Ama bu dahi nispeten düşük riskli bir işlemdir. Ritim bozuklukları onlarca nedenden oluşabildiğinden yapılan ablasyon işleminde kalp içinde çalışılan bölge farklıdır. Çalışılan bölgeye göre risk de bir miktar farlılıklar gösterebilir. Bu konuda doktorunuz size risk bilgilendirmesi yapacaktır. Genel olarak elektrofizyolojik çalışma ve standart ablasyon işlemleri düşük riskli işlemlerdir. Ama sonuçta kalp ile ilgili girişimsel işlemler olduğu, bir hastalığın tanı ve tedavisi için ihtiyaç duyulduğu için yapıldığı unutulmamalıdır.
Ablasyon tedavisinde hastanede yatmak gerekir mi?
Elektrofizyolojik çalışma çoğunlukla toplar damar yollarının kullanıldığı tanısal bir işlemdir. Ortalama 10-30 dakika süren işlem sonrası damar yolları çekilir, kanama kontrolü yapılır ve hasta birkaç saat içinde hasta evine gönderilir. Ablasyon işlemi bir tedavi yöntemidir. İşlem hasta açısından elektrofizyolojik çalışmaya benzese de kanama kontrolü ve güvenlik nedeniyle 12-24 saat hastanede kalınması gerekebilir. Taburculuk sonrası damar girişi yapılan kasık damarlarında problem yok ise hemen normal gündelik yaşantıya ve işe dönülür.
Ablasyon kimlere uygulanır?
Eğer çarpıntı yakınmanız varsa, yakınmanızın nedeni konusunda tanı konulamamış ise, ilaç tedavisinden yarar görmemiş iseniz ya da ilaç kullanmak istemiyorsanız hekiminize danışarak güvenle elektrofizyolojik çalışma ve ablasyon işlemi yaptırabilirsiniz. Hekiminiz bu işleme ihtiyacınız olup olmadığını ve işlemden yarar görüp görmeyeceğiniz konularında size yol gösterecektir.
Ablasyon sonrası tedavi
Ablasyon sonrası çoğunlukla tam tedavi sağlanır ve ilaç tedavisi gerekmez. Bazı ağır ritim bozukluklarında ablasyon sonrası destekleyici ilaç tedavisine devam etmek gerekebilir.
Prof. Dr. Erdem Diker
Bayındır Söğütözü Hastanesi Kardiyoloji Bölüm Başkanı