Hepimiz yaşamımız boyunca az ya da çok çeşitli şekillerde stres ve travma yaşıyoruz. Bu sıkıntılar yaşamın ta kendisi olsa da; afetler, yakınını kaybetme, yer değiştirme gibi kaçınılmaz olan olaylar, çocuklarda yetişkinlere göre çok daha fazla etki bırakıyor. Ülkemizde yaşanan deprem felaketinden de en çok etkilenenler şüphesiz ki çocuklarımız oldu. Çocuklarımızın bu travmayı atlatabilmeleri için öncelikle emniyete alınmaları, bedensel zedelenmelerinin giderilmesi, beslenmelerinin düzenlenmesi ve aynı zamanda da yaşına, kaybının türüne ve şiddetine göre psikolojik desteğin sağlanması gerekiyor.
Yaşanılan travmaların her biri çocuk ve ergenlerde yetişkinlere göre göreceli olarak daha fazla etkili olabiliyor. Bu etki onların yaş aralıklarına göre travmayı kavrama, anlamlandırma derecelerine göre ve maruz kaldıkları travmanın şiddetine göre değişiyor. 6 Şubat’ta yaşadığımız depremin şiddeti, gece herkes uykudayken meydana gelmesi ve neden olduğu kayıpların büyüklüğü çocukların kavrayabilecekleri sınırları aşıyor. Bir anda evini, yakınını, geleceğini kaybeden çocuklar kendilerini bir başka deyişle yaşama bağlandığı bağlar kopmuş ve ortada kalmış gibi hissedebiliyor. Şaşkın ve şokta olan çocuklar, daha sonrasında kimleri kaybettiğine göre yas sürecine giriyor.
Çocuklardaki travmayı azaltmak için, öncelikle çocuğu emniyete almak, bedensel zedelenmeleri gidermek, beslenmesini düzenlemek, aynı anda da yaşına, kayıp türü ve şiddetine göre psikolojik destek sağlamak gerekiyor. Psikolojik destekte de öncelikle çocuğun şaşkınlık ve farkındalık seviyesini tespit ederek, güvende olduğuna ve yalnız bırakılmayacağına dair teminat vermek gerekiyor. Mümkünse şartlara göre yaşayan en yakını ile birlikteliğinin sağlanması da büyük önem arz ediyor. Bundan sonraki aşamada ise çocuğun yaşadıklarını anlatmasına imkan sağlamak gerekiyor. Çocukların resim yaparak veya oyun içinde, tek ya da ailesi ile yaşadıklarını ifade etmesi sağlanabilir. Ayrıca çocuğun yakınlarına da nasıl yaklaşacaklarına ve nasıl bir tutum sergileyeceklerine dair önerilerde bulunmak önem taşıyor. Böyle zamanlarda uyku, yeme, tuvalet gibi kazanılan alışkanlıklarda bozulma olabiliyor. Bu gibi durumlarda çocuklar uzmanlar tarafından kontrol edilerek, müdahale gerekiyorsa yapılmalıdır. Yakını ya da bakımını üstlenen kişiye de nasıl müdahale edileceği ile ilgili bilgilendirme yapılmalıdır.
Fiziki sağlığı müsait olan okul çağındaki çocukların travmayı atlatabilmeleri için ise en kısa zamanda okul yaşantılarına dönmeleri gerekiyor. Çocuklar ve özellikle ergenlerin, yaşıtları ve arkadaşları ile birlikte olmaları, yaşadıklarını paylaşmaları en iyi tedavi şekli olarak biliniyor. Sadece travmayı yaşayan değil, ekranlarda gören, duyan çocuk ve ergenler de kısmi olarak etkileniyor. Bu bağlamda bu travmayı deneyimleyen arkadaşları ile yaptıkları paylaşım ve etkileşim her iki taraf için de en etkili bir terapi yöntemi olarak kabul ediliyor. Çocukların okula dönmesi, yaşamının normalleşmesine katkı sağlamasının yanı sıra gelecek umudunun onarılmasına da yardımcı oluyor. Bunun çok büyük bir travma olduğunun ve iyileşme sürecinin zaman alacağının unutulmaması gerekiyor.
Prof. Dr. Şahnur Şener
Bayındır Kavaklıdere Hastanesi Çocuk Psikiyatrisi Uzmanı