D vitamini, yağda çözünen vitamin olarak bilinen aslında bir ön hormondur. D vitamini 750 milyon yıldır yaşam formları tarafından üretilmekte olup, İnsanlarda, anne karnında gebelik ile başlayan ve yaşam boyu devam eden, sağlıklı bir vücut gelişimi, büyüme ve bakım için büyük önem taşımaktadır.
D vitaminin başlıca kaynağı güneş olmasına karşın, modern yaşam tarzımızda güneşten kaçan bir hayat tarzı ne yazıkki gelişmiş durumdadır. Her yaşta istemli ya da istemsiz olarak güneşten korunan, güneşten sakınan bir hayat sürmekteyiz. Otomobillerimiz güneş koruyucu koyu camlara sahip, evlerimiz ısı kaybı endişeleri ile küçük pencereli ya da güneşin girmesini azaltmak için perdelerle kapalı, çalışma ortamlarımız koyu koyu camlarla kaplı hatta neredeyse güneş görmeyen ortamlar halinde. Çocuklarımızın oyun anlayışı evde bilgisayar ya da oyun konsolu karşında saatler geçirmek olmuş durumda. Ailecek, çocuklarımızla haftasonu gezmesi olarak tek yaptığımız güneşten korunmuş otomobillerimizle AVM’lere gitmek durumuna gelmiş hayat tarzımızla D vitamini düzeylerimizi düşürmek için neredeyse elimizden geleni yapıyoruz. Sadece biz değil tüm dünya ne yazık ki bu durumda yaşamaya başladığı için yapılan çok merkezli çalışmalarda toplumun %50’sinde, çocukluk grubunda ise %70'lere varan oranlarda vitamin D düzeyleri düşük çıkmıştır. Bizim de İstanbul ve Ankara’daki hastanelerimizde yaklaşık 10000 hastalık bir çalışma grubunda görmüş olduğumuz oranda Dünya ile çok benzer şekilde yaklaşık %50 hastamızın vitamin D düzeylerinin düşük olduğu yönündedir.
O zaman ne yapmalıyız?
- Koyu ciltliysek,
- Aşırı kilomuz varsa (beden kitle indeksiniz 25 kg/m2’nin üzerindeyse),
- Sebebi açıklanamayan kas ve/veya kemik ağrıları çekiyorsak, (ki genellikle kronik yorgunluk sendromu diye hatalı bir tanı da alabiliriz),
- Nedensiz depresif tablomuz varsa, açıklanamayan bağırsak şikayetlerimiz varsa,
- Katı vegan diyet uyguluyorsak,
- 50 yaş ve üzerinde ya da 11 yaş ve altındaysak,
- Yaşam tarzı olarak güneşten kaçan bir hayatımız varsa, mutlaka D vitamini eksikliğinden şüplenmeli ve gidip D vitamini kontrollerimizi yaptırmalıyız.
D vitamininin vücuttaki rolü
D vitamininin kemik metabolizmasındaki bilinen etkileri dışında anti-enflamatuar ve bağışıklık sistemi üzerine olan etkileri oldukça önemlidir. Yapılan çalışmalar da vitamin D eksikliğinde ortaya çıkan kemik metabolizması ile ilgili raşitizm ve osteomalasi gibi hastalıkların buz dağının görünen yüzü olduğu ortaya çıkmıştır. Asıl görünmeyen tarafta,
- Kanser
- Multiple Sklerozis
- DM (Şeker Hastalığı)
- Enfeksiyonlar
- İnfluenza (Grip),
- Tüberküloz (Verem)
- Kalp Hastalıkları
- Periferal Damar Hastalıkları
- Bağışıklık Sistemi Hastalıkları;
- İnflammatory bağırsak hastalığı
- Sistemik lupus eritamatozis gibi çok önemli hastalıklardaki rolü görülmüştür.
D vitamini kaynakları
İnsanların kendi D vitamini ihtiyaçlarını karşılamak için ya yeterli bir süre için güneşe maruz kalarak D vitamini üretmeleri ya da sindirim yolu ile D vitamini almaları gerekir.
- Güneş: Güneş yüz yıllardır en bol ve en ucuz D vitamini kaynağıdır. D3 vitamini ultraviyole (UV) B ışınlarının yolu ile deri üretilebilir. UVB ışınları gelen güneş ışınları içinde sadece %0,1 lik bir kısmı oluşturur. UVB ışınlarının etkisinde yaşadığımız enlem, cilde geliş açısı, havanın bulutlu ya da açık olması, cam ve ya perde arkasında olmak gibi birçok faktör etkilidir.
- Bu konuda yapılan son çalışmalar göstermiştir ki tüm yaş gruplarında haftada en az iki kere öğlen saatlerinde kollar açık şekilde 30 dakika güneşlenme Vitamin D sentezi için en uygun güneşlenme şeklidir.
- Mayo ile ise yine öğlen 20 dakika uygun bir güneşlenme süresidir.
- Bilinmelidir ki güneşlenirken gölgenizin uzunluğu boyunuzdan fazla ise vitamin D sentezleyemiyorsunuzdur.
- Güneşlenmede ten rengi de önemli faktördür. Daha koyu tenlilerde UVB ışınları cilten kırılarak yansıdığı için daha uzun süreler önerilmektedir.Pigment tabakası kalın olan kara ırktakiler aynı miktardaki D vitaminini sentezleyebilmek için beyaz ırka göre 4-5 kez daha fazla güneşte kalmak zorundadır.
- Yapılan çalışmalarda 37. kuzey ve 37. güney enlemlerinin daha kuzey ve güneyinde yaşanlarda sadece güneş ışığı ile yeterli D vitamini sentezlenmediği görülmüştür. (Ülkemiz de bilindiği üzere 36-42. kuzey enlemleri arasında yer aldığı için güney sahillerimiz dışında sadece güneş ışığı ile yeterli vitamin D sentezi yapmamaktayız.)
-
Uygun şekilde güneşlenildiğinde ciltte sentezlenen kolekalsiferol, yağ bezlerinin salgıları ile cildin yüzeyine doğru çıkar ve 48 saat içinde yeniden ciltten emilerek kana geçer. Henüz ciltten emilmeden önce şampuan ya da sabunla yıkanıp vücuttan uzaklaştırıldı ise D vitamini sentezi olmaz. Ayrıca sıcak su da o deri yağlarını yok eder. Bu yüzden güneşlendikten sonra özellikle yüz, kol, omuz ve bacak gibi güneş gören bölgeleri sabunlamayınız ve nispeten ılık suyla duş alınız.
- Gıdalar: Çok az gıda maddesi doğal D vitamini içerir. Bunlar da ya D2 ya da D3 vitamini şekindedir. Yine yapılan çalışmalarda D2 veya D3 tarzında vitamin alma arasında bir fark olmadığı yönündedir. Vitamin D3, güneşe maruz kalma ile deride üretilen D vitamini ile aynı yapıdadır. Yağlı balıklar (somon, tuna ve uskumru) ve balık karaciğeri en iyi besinsel vitamin D kaynaklarıdır. Sığır karaciğeri, peynir ve yumurta sarısında da az miktarda bulunur.
Özelikle kapalı alanlarda çalışıyor, güneşten yeterince faydalanamıyor ve düzenli yağlı balıkları tüketmiyorsanız öncelikle hekiminize başvurarak yılda iki kez kış ve yaz mevsimi bitiminde 25-OH vitamin D düzeyinize baktırmalısınız.
D Vitamininin Önemi
01.07.2017