Akne, halk arasında bilinen adıyla sivilce oluşumu, hemen hemen her yaşta görülebiliyor. Pek çok kişi için kabus haline gelen ve sosyal hayatı da etkileyebilen sivilcelerden kurtulmak mümkün. Akne tedavisinde önemli olan, oluşum mekanizmalarını göz önüne alarak tedavi planlanmak.
Akne, kıl ve yağ bezi ünitesinin kendisini sınırlayan kronik yani uzun süreli yangısal rahatsızlığıdır. Akne hastaları, beyaz ve siyah noktalar, yüzeyden kabarık kızarıklıklar ve iltihaplı oluşumlar, daha az sıklıkla da derin yerleşimli topaklar ve kistlerden oluşan karışık bir lezyon grubuyla karşımıza çıkar.
Sıklıkla ergenlik döneminde yağ bezlerinin yoğun olarak bulunduğu yüz, sırt, göğüs ve omuz bölgelerini etkilemektedir. Lezyonların kendi kendilerini sınırlama özellikleri olsa da geriye bıraktıkları renk ve özellikle yüzeyden çökük izler nedeniyle önem taşırlar.
Akne, kişinin hayat kalitesini olumsuz yönde etkileyen hastalıklardan biridir. Kişide psikososyal ve emosyonel (duygusal) bozukluklara yol açabilmektedir. Son yıllarda aknenin sebebinin daha fazla aydınlatılması ve aknenin alt tiplerinin tanımlanması etkin tedavi alternatiflerinin oluşturulmasına katkıda bulunur.
Her yaşta görülebilir
Akne, dermatolojide oldukça sık karşılaşılan bir hastalık olup, hastaların büyük bir kısmını genç ve genç erişkin bireyler oluştursa da; yenidoğan, süt çocukluğu, buluğ çağı öncesinde ve orta-ileri yaş grubunda da görülebilir.
Kadın ve erkeklerde benzer oranda olmakla beraber kadınlarda, erkeklerden daha erken yaşta başlar. Görülme sıklığı yaşla beraber artar. Akne kadınlarda en sık 16-17, erkeklerde 17-18 yaşları arasında, dünyanın her yerinde ve tüm ırklarda görülebilir. Beyaz ırkta, siyahlara kıyasla daha sık rastlansa da iz bırakması ve koyu renkle iyileşme, deri rengi koyu olan kişilerde daha sık görülmektedir. Ayrıca polikistikover sendromu, androjen yani erkeklik hormonu artışıyla giden endokrinolojik hastalıklarda, akne gelişme riskinin arttığı ve akne şiddetinin daha şiddetli seyrettiği bildirilmiştir.
Genetik faktörler de aknenin oluşumu üzerinde etkili olur. Aile öyküsü olması durumunda, aknenin hem görülme riski hem de şiddeti artar.
Bazı diyet türleri sivilce oluşumunu tetikler
Aknede hedef organ, kıl ve yağ ünitesidir. Hastalığın gelişiminden sorumlu faktörler, anormal foliküler keratinizasyon, aşırı yağ üretimi, Propionibacterium acnes kolonizasyonu ve yangısal reaksiyon olmak üzere dört ana başlık olarak sayılabilir. Yakın zamanda bu faktörlerden, foliküler keratinizasyon yani kıl köklerinin uygun olmayan keratinizasyonu ve yağlanmadaki artış mikrokomedon yani siyah ve beyaz nokta oluşumundan sorumlu tutulurken, yağ bezlerinin lipid yapısı ve yangısal reaksiyonun da üzerinde durulmuş, aknenin başlangıcında ve ilerlemesinde bağışıklık sistemi değişikliklerinin ve immunolojik yanıtın da önemli rol oynadığı gösterilmiştir.
Hormonal faktörlerin akneyi artırdığı biliniyor. Bunlar arasında androjenler, östrojen, progesteron, büyüme hormonu, insülin, adrenokortikotropik hormon, melanokortin ve glukokortikoidler sayılabilir. Kadınlarınçoğu menstruasyon dönemlerinde akne lezyonlarında artış olduğunu gözlemlerler. Son yıllarda yapılançalışmalarda diyet ve metabolik faktörlerin de akne sebebinde rolü ortaya çıkarılmıştır. Süt ürünlerinin fazla tüketiminin, akneyi farklı basamaklardan etkileyerek hastalığı artırdığı bilinmektedir. Ayrıca Batı tipi diyet ve yüksek glisemik indeksle beslenme tarzı da yağ kompozisyonunu etkiler.
Sıcak hava ve terleme akne oluşumunu artırır
Akneli hastaların %15'i terleme sonrasında lezyonlarında alevlenme olduğundan bahseder. Terleme, sıcak ve nemli bir ortam yaratarak foliküler tıkanmaya neden olur. Stres, hipotalamusdan çeşitli hormonların salınımını arttırarak lipid yapımını ve testosteron sentezini uyararak akne oluşumuna neden olabilir.
Çok sayıda ilaç da akne şeklinde yan etki gösterebilir ya da mevcut akne lezyonların alevlenmesine yol açabilir. Bu durumu tetikleyebilecek ilaçlar arasında androjenler, kortizon içeren ilaçlar, aktinomisin, lityum gibi ilaçlar sayılabilir.
Aknenin bazı insanlarda görülüp, bazılarında görülmemesi, bazılarında skar yani izler geliştirirken, bazılarında geliştirmemesi ve bazı hastalarda da orta yaşlara kadar sürmesi genetik bir yatkınlık olduğunu akla getirir. Ayrıca sürtünme, basınç ve hijyen ürünlerine bağlı gelişen tahriş, akneyi arttırabilir. Kullanılan kozmetikler ya da nemlendiriciler de akneyi tetikleyebilir. Son yıllarda sigaranın bağışıklık sistemi hücreleri üzerinden akne gelişiminde rol oynayabileceği düşünülmektedir.
Uzun süreli keman çalmak akneye yol açabilir
Hayatın belli dönemlerinde özel bazı akne formları izlenebilir. Bunlardan biri yenidoğan aknesidir. Yaşamın ilk iki haftasında ortaya çıkan ve genellikle ikinci ve üçüncü aylarda kendiliğinden gerileyen ‘neonatal akne’de, anneden geçen hormonların rolü olduğu üzerinde durulur.
Depresyon, anksiyete, obsesif kompulsif bozuklukları veya kişilik bozuklukları gibi altta yatan psikolojik değişikliği olan gençlerde de akne ekskoriye olarak isimlendirilen özel bir akne formu izlenir. Bu durum, hastanın akne lezyonlarını sıkması, kaşıması veya koparması ile oluşmaktadır.
Bir diğer akne formu ise akne "mekanika" olarak isimlendirilen ve kıl yağ bezi ünitesinin tekrarlayan travması ve tıkanmasına bağlı olarak gelişen sivilcedir. Mekanik faktörler arasında kasklar, çene bantları, askılar, yakaların sürtmesi ve uzun süreli keman çalmak gibi tahriş edebilecek faktörler sayılabilir. Endüstriyel alanda birçok meslek akneye neden olabilmektedir. Kömür katranı türevleri, çözünmeyen yağlar, böcek ilaçları ve ahşap koruyucular içerisinde bulunan çeşitli maddeler ile kıl yağ ünitesinin ağzının tıkanmasına sebep olan kimyasallar, akne gelişiminden sorumlu tutulabilir. Kozmetikler ve pomadlar da akneyi tetikleyebilir. Lanolin, bitkisel yağlar, yağ asidi esterleri içeren kozmetikler bezlerin ağzını tıkayarak akneye yol açabilirler. Özellikle saçlara uygulanan pomadlar alın ve şakaklarda çok sayıda siyah nokta ile oluşan akneiform bir döküntüye sebep olabilir.
Akneler çözümsüz değil
Akneli hastalarda androjen artışı düşünülmediği sürece laboratuvar testlerine gerek duyulmaz. Akne tedavisinde amaç, lezyonların şiddetini, tekrarlanmasını azaltmak ve iz bırakmasını önlemektir. Akneli hastaların %15-30'unda hastalığın şiddetli ve dirençli olması nedeniyle medikal tedaviye ihtiyaç duyulur.
Ayrıntılı bir hikaye ve fizik muayene ile etkili bir tedavi planının yapılması önemlidir. Kadın hastalarda adet düzeni, kıllanmada artış ve androjen artışını akla getirebilecek çeşitli bulgular, doğum kontrol hapı kullanımı mutlaka sorgulanmalıdır. Ayrıca hastanın daha önce kullandığı tedaviler ile kozmetik ajanlar göz önünde bulundurulmalıdır.
Akne lezyonlarının süresi, şiddeti, iz oluşumuna yatkınlık, hastanın deri tipi tedavi seçiminde önemlidir. Hafif şiddette aknesi olan olgular, krem tedavileri ile tedavi edilirken, orta şiddette veya şiddetli aknesi olan hastalar kremler ve tablet tedavileri ile tedavi edilir. Hastalığın oluşum mekanizmaları göz önünde alınarak tedavi planlanması önemlidir.
Krem tedavisinde sabırlı olmak gerekiyor
Hastanın deri tipine uygun krem, jel, losyon gibi farklı formların seçilmesi, tedaviye uyumu arttıracaktır. Ancak burada hastanın sabırlı olması önemlidir. Krem tedavilerine başladıktan en erken 4-6 hafta sonra etkinlik üzerine konuşulabilir. Cilt temizliği de aknenin tedaviye cevabını etkileyen önemli bir faktördür. Cildi tahriş etmeyen yumuşak temizleyiciler ile günde bir ya da iki kez temizlemek, tedavinin başarısını artırır. Krem tedavilerinde önemli faktörlerden biri mevsimdir. Bazı kremler güneş ile etkileşebileceği için güneşten koruyucu kremlerle beraber kullanılması önemlidir.
Akne tedavisinde yan etkilere dikkat etmek gerekiyor
Tablet tedavileri ise orta ve şiddetli aknede, krem tedavilerine yanıt vermeyen hastalarda ya da krem tedavisini tolere edemeyen hastalarda, iz bırakma eğilimi gösteren aknede sıklıkla kullanılmaktadır. Tablet tedavileri arasında antibiyotik içeriği olan ilaçların yanında, özellikle androjen artışıyla seyreden akne hastalarında hormonal tedavi ve doğum kontrol hapları ya da isotrenoin yani sentetik A vitamini türevi olan tabletler sayılabilir.
İsotretinoin, akne tedavisinde %70-89 oranında iyileşme sağlayan etkili bir tedavi ajanıdır. Lezyonlarda tam veya tama yakın iyileşme sağlanabilir. Bu dramatik yanıtın akne sebebinden sorumlu dört basamak üzerinde de etkili olmasına bağlı olduğu düşünülmektedir. Hastaların %6'sında tedaviye başladıktan sonraki ilk dört haftada akne lezyonlarında alevlenme görülebilir.
Teratojenik (yani gebelerde bebeğe zararı olan) bir ilaçtır ve gebelik kesinlikle kontrendikedir, gebe kalınmamalıdır. Deri ve mukozaya ait yan etkileri oldukça sık görülür ve genellikle de kullanılan doz bağımlıdır. Dudak yangısı oldukça yaygındır ve hastaların %98-99'unda görülür. Gözde kuruma sık olarak görülür. İsotretinoin kullanan hastaların yakın takibi çok önemlidir. Laboratuvar bulgularının takibi ve en azından tedavinin başlangıç döneminde her ay kan tahlillerinin yapılması önemlidir. Akne hastasının dermatoloğu ile sıkı bir iletişimde olması, tedaviye sebat etmesi ve kendisine önerilen doz ve şekilde tedavilerine uyum göstermesi başarı için oldukça önemlidir.
Akne Neden Olur? Sivilceler Nasıl Geçer?
17.01.2018