Gündem çok hızlı değişiyor, bilgi kirliliği internet ve sosyal medya aracılığıyla çığ gibi büyüyor ve kabul etmememiz gereken her şey bir süre sonra hepimiz için normal olarak algılanmaya başlıyor. Bu yanlış normallerin başında da maalesef “şiddet” geliyor. Alışıyoruz, kabulleniyoruz, görmezden geliyoruz ve sonunda da normalleştiriyoruz. Burada yaptığımız şeyin tanımı ne olursa olsun maalesef o noktadan sonra şiddete bizim de ortak olduğumuz gerçeğini değiştirmiyor.
Şiddet nedir?
Şiddet en basit haliyle sert, katı davranış, kaba kuvvet kullanımı anlamına gelir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından, “Fiziksel güç veya iktidarın kasıtlı bir tehdit veya gerçeklik biçiminde bir başkasına uygulanması sonucunda maruz kalan kişide yaralanma, ölüm ve psikolojik zarara yol açması ya da açma olasılığı bulunması” durumu olarak tanımlanır.
Şiddet türleri
Şiddet çeşitlerini fiziksel şiddet, cinsel şiddet, psikolojik şiddet, ekonomik şiddet şeklinde gruplayabildiğimiz gibi, maruz kalan grup açısından da aile içi şiddet, kadına şiddet, çocuğa şiddet, hayvana şiddet, engelliye şiddet, yaşlıya şiddet, akranlar arasında şiddet, iş yerinde şiddet gibi gruplandırma yapabiliriz. Burada önemli olan şiddetin kaynağının ne olduğu ve bunu nasıl engelleyebileceğimiz olmalıdır.
Şiddetin nedenleri
Hastalık, rahatsızlık, bozukluk, kusur, hata, kıskançlık, aşk, sevgi kavramlarının ayrımının tam anlamıyla yapılamadığı ve kısıtlı bilgi ile herkesin her konuda fikir paylaşımında bulunduğu bir dönemdeyiz. Yaşam kalitemizin artması, ruh ve beden sağlığı açısından sağlıklı bireyler olarak yaşayabilmemiz için öncelikle kendimizi ve çevremizi çok iyi tanıyıp, şiddete neden olan durumun tam olarak anlaşılması gerekmektedir. 'Hastalık' veya 'ruhsal bozukluk' pek çok kişi için kabullenilmesi zor bir durumdur. Hele de söz konusu olan 'akıl ve ruh sağlığı' ise kişinin bu durumu önce kendisinin sonra da yakın çevresinin kabullenmesi ve tedavi arayışına gitmesi zaman almaktadır.
Şiddetin çözüm yolları
Psikiyatrik hastalıkları veya bozuklukları fark etmemizi veya kabul etmemizi engelleyen faktörlerin en önemlisi “damgalanma-stigmatizasyon” korkusudur. Kişiler genellikle başta aile olmak üzere, iş ve sosyal çevrelerinde kendilerine farklı davranılacağı, maddi ve manevi kayıplar yaşayacağı endişesi ile birtakım belirtileri görmezden gelmektedir. Kişinin yakın çevresi için de bu pek farklı değildir. Ancak buradan çıkarılması gereken en önemli şey şudur: Her şiddetin altında bir psikiyatrik hastalık olmayacağı gibi, her psikiyatrik hastalık da “şiddet davranışı” şeklinde semptomlar göstermez. Toplumsal olarak ve bireysel olarak farkındalık kazanmamız gereken en önemli nokta, sebebi bir psikiyatrik hastalık veya değil şiddetin bir özrünün veya haklı sebebinin olmadığıdır.
Eğer hayatımızın herhangi bir alanında maruz kaldığımız, başkalarının maruz kaldığını gözlemlediğimiz veya kendi uyguladığımız herhangi bir çeşit şiddetin sebebinin psikiyatrik bir durum olduğunu düşünüyorsak mutlaka bu konuda profesyonel destek alınmasını sağlamalıyız. Kaçınma, kendimizde belirtileri görmezden gelme ve buna bağlı tedavinin gecikmesi yalnızca görülen zararın boyutunu artırır.
İlginizi Çekebilir: Sağlıklı Evlilik.