Günümüzde kanser hücrelerine özgü birçok genetik değişiklik keşfediliyor ve bu sayede birçok yeni ilaç geliştiriliyor. Genetik testlerin ışığında, sağlıklı hücrelerin korunmasını sağlayan, hedefe yönelik kanser tedavisi planlanabiliyor. Ayrıca birçok kanserin gelişme riski de genetik testler yardımıyla tahmin edilebiliyor ve hastalık gelişmeden önlem alınabiliyor.
Kontrolsüz bölünme
Kanser, organ veya dokularımızdaki hücrelerin kontrolsüz olarak bölünmesi ve çoğalması ile karakterize hastalıkların genel adı olarak tanımlanabilir. Hücrelerdeki bu kontrolsüz çoğalmaya ise özellikle hücrelerin bölünmesi, büyümesi ve yaşamasını kontrol eden genlerde meydana gelen kalıcı değişiklikler (mutasyon) neden olur.
Hayatı tehdit eder
Kontrolsüz olarak çoğalan bu hücreler birçok şekilde yaşamı tehdit edebilirler:
- Kontrolsüz olarak çoğalan kanser hücreleri, normal hücrelerin yerini alır ve organ ve dokuların fonksiyonlarını yerine getirmesini önler.
- Büyüyen kanser hücreleri damarlara baskı yapar ve organların kanlanmasını yani beslenmesini bozar.
- Büyüyen kanser hücreleri sinirlere baskı yapar ve şiddetli ağrılara sebep olur.
- Kontrolsüz çoğalan kanser hücreleri kan damarları aracılığı ile başka organlara gider ve oraların da fonksiyonunu bozabilir.
- Kanser hücreleri salgıladıkları hormonlar ve diğer maddelerle tüm vücudun ve hücrelerin işleyişini ve normal çalışmasını bozar.
Genetik ışığında yeni ilaçlar
Vücudumuzda bu kadar önemli etkilere sebep olan kanser hücrelerinin hızlı bir şekilde vücuttan uzaklaştırılmaları veya etkisiz hale getirilmeleri gerekir. Bunun için de birtakım tedavi yöntemleri uygulanır. Günümüzde kanser tedavisinde son derece yüz güldürücü ve umut verici gelişmeler kaydediliyor. Kanser tedavisinde; cerrahi (ameliyat), radyoterapi (ışın) ve kemoterapi (ilaç) ile tedavi yöntemleri başarıyla uygulanıyor.
Kanser tedavisinde kullanılan tüm ilaçlara genel olarak kemoterapi denmekle birlikte; günümüzde kemoterapi ile daha çok doğrudan hücre ölümüne sebep olan ajanlar kastedilmektedir. Bu ilaçlar, genel olarak hücre DNA’sına veya hücre zarına zarar verir ve hücre ölümüne sebep olurlar. Bu etkilerini hızlı bölünen hücrelerde gösterirler. Yani kanser hücrelerini öldürürken, hızlı bölünme kapasitesine sahip saç, deri, tırnak, kemik iliği, mukoza hücreleri gibi normal hücrelere de etki eder ve çok ciddi yan etkilere sebep olurlar.
Bilim insanlarının en önemli hedefinde; bazen ölümcül olabilen bu yan etkilerden kurtulmak ve kanseri daha etkin tedavi edebilmek için sadece kanserli hücrelere etki eden ilaçlar geliştirmek bulunuyor. Bu amaçla kanser hücrelerine özgü genetik özellikler araştırılıyor ve günümüzde artık kanser hücrelerine özgü birçok genetik değişiklik keşfediliyor. Bu sayede birçok yeni ilaç da geliştiriliyor.
Kanser tedavisinde yol gösteren genetik testler
Kanser tedavisinde yol gösterici olan genetik testlerin en sık kullanılanları şöyle sıralanabilir;
- EGFR geni: Hücre büyümesinden sorumlu genlerden birisi olan EGFR (Epidermal Büyüme Faktörü Reseptörü) geninde oluşan mutasyonlar, gen kopya sayısının artmasına neden olur. Bu duruma en sık akciğer, baş-boyun, pankreas kanserinde rastlanır. Günümüzde, EFGR-1 reseptörüne bağlanarak bu reseptörün çalışmasını engelleyen yani tümörün büyümesi önleyen bazı ilaçlar geliştirildi. Bu ilaçların kullanılacağı hastalarda tedavi öncesi mutlaka EGFR-1 mutasyon analizi yapılması gerekir.
- HER-2 geni: Normal olarak birçok hücrenin yüzeyinde bulunan HER-2 (İnsan Epidermal Büyüme Faktörü Reseptörü-2) geni hücre büyümesini kontrol eder. Ancak meme, mide, akciğer, over (yumurtalık), uterus (rahim) gibi bazı kanserlerde HER-2 düzeyini belirleyen genin kopya sayısı artar ve kanser hücrelerinin çok daha hızlı çoğalmalarına sebep olur. Günümüzde HER-2 genindeki artış, yeni gelişen yöntemlerle tespit ediliyor ve artış saptanan hastalara HER-2 reseptörünün çalışmasını engelleyen ilaçlar veriliyor. Bu sayede kanser tedavisinde çok daha başarılı sonuçlar elde ediliyor.
- RAS geni: Hücre büyümesinden sorumlu RAS geninde bazı durumlarda mutasyonlar oluşur ve bu gen sürekli büyüme ve bölünme sinyalleri üretir. Bu mutasyon kalın bağırsak (kolorektal), akciğer, baş-boyun kanseri gibi birçok kanserde görülür. Bu mutasyonu taşıyan hastalarda bazı ilaçlara direnç olur. Bu nedenle bu ilaçların kullanımının planlandığı hastalara, tedavi öncesi RAS mutasyon testi yapılmalı ve mutasyon saptanan hastalara bu ilaçlar verilmemelidir.
- ALK geni Anaplastik Lenfoma Kinaz (ALK) geni, özellikle beyin ve sinir hücrelerinin gelişimi için oldukça önemli olan ALK reseptörlerinin sentezinden sorumludur. Ancak bazı akciğer kanserli hastalarda, ALK geni ile EML-4 geni birleşir ve EML4-ALK füzyon geni oluşur. Bu hastalar bazı ALK inhibitörü ilaçlara çok iyi yanıt verirler ve bu sayede çok daha uzun yaşam sürelerine ulaşmak mümkün olur.
- BRAF geni: Hücre büyümesinde önemli rolü olan BRAF isimli proteini kodlayan BRAF geninde mutasyon olması durumunda; BRAF proteini sürekli aktif halde olur ve sürekli olarak hücrenin büyümesi yönünde sinyaller üretir. Bu durum, hem kanser gelişimine hem de mevcut kanserin daha hızlı seyrine sebep olur. Kalın bağırsak (kolorektal), akciğer ve malign melanoma gibi birçok kanserde BRAF mutasyonun etkisi net olarak ortaya konmuştur. Bu nedenle de BRAF proteininin çalışmasını önleyen ilaçlar geliştirilmiştir.
Erken teşhisle koruyucu tedavi uygulanabiliyor
Kanser konusunda genetiğin katkısı sadece doğru ilaç seçimine yardımcı olmakla sınırlı değil. Artık birçok kanserin gelişme riski de genetik testler yardımıyla tahmin edilebiliyor. Riskin yüksek olduğu kişilere henüz hastalık gelişmeden birtakım tedaviler de uygulanabiliyor. Bunun en güncel örneği BRCA gen testidir. Bu geni taşıyan kişilerde meme ve over (yumurtalık) kanseri riski oldukça yüksek olduğu için koruyucu cerrahiler önerilebiliyor.
Kanser Tedavisinde Genetik Testler
01.02.2018