Çeşitli sebeplerle yaşanan ağrılar kişilerin hayatlarını pek çok anlamda olumsuz etkiliyor. İnsanların geçmişteki deneyimleriyle bağlantılı, duyusal, hoş olmayan bir duygu olan ağrı, bireyleri fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden etkilediği için kontrol altına alınması gerekiyor. Kronik ağrılar hastalarda anksiyete, hareketlilikte azalma, iştah bozukluğu, sosyal bozukluklar, depresyon, uyku bozukluğu ve iş hayatında kısıtlamalar gibi pek çok fiziksel ve psikolojik etkiye yol açarak yaşam kalitesini düşürüyor. Bu yüzden kronikleşen ağrıda, psikolojik mekanizmalar ağırlıklı olarak rol oynuyor ve tıbbi tedaviler öncesinde sıklıkla psikolojik-psikiyatrik değerlendirme gerekli oluyor.
Ağrılar genellikle süresine göre akut ve kronik ağrı olarak ikiye ayrılırken, akut ağrı, doku hasarı ile oluşuyor ve iyileşme sürecine uyumlu olarak ortadan kalkıyor. Hastalık veya hasar ortadan kalktığı halde ağrı devam ediyorsa, ağrının gerçek sebebinin araştırılması gerekiyor. Hastalık ortadan kalktıktan sonra ağrının üç aydan daha fazla devam etmesi halinde ise buna kronik ağrı deniyor. Kronik ağrı, iyileşme sürecinden sonra da devam eden ağrı olarak biliniyor.
Girişimsel yöntemler ile ağrınızı yok edin
Ağrı çeken bir hastaya ilaç, istirahat ve fizik tedavi yöntemleriyle yeterince yararlı olunamıyor ve hastaya cerrahi girişim yapılamıyorsa, girişimsel yöntemler ideal bir çözüm olabilir. Girişimsel yöntemler fizik tedaviye ya da ameliyata alternatif değildir. Bir hastada girişimsel tedaviye karar verilebilmesi için daha önce ağrı kesiciler ve diğer ilaçlarla çeşitli tıbbı tedavilerin denenmiş ve sonuç alınamamış olması gerekir.
Girişimsel ağrı tedavisinde amaç, farklı tekniklerle ağrıyı ileten sinir yollarındaki iletinin durdurulmasıdır. Girişimsel ağrı tedavisi alanında her geçen gün yeni teknolojik gelişmeler olmakta, buna bağlı olarak da sinirlerin iletisini durdurmak için yapılan girişimlerdeki başarı yüzdesi artmaktadır. Günümüzde ağrı bilimin geldiği nokta ile ağrıların yaklaşık % 80-90’ı tedavi edilebilmektedir. İş hayatında aktif çalışma yaşı olan 25-45 yaş arasında özellikle iş gücü kaybı göz önüne alındığında, ağrının ivedilikle tedavi edilmesi, yaşam kalitesinin hızla geri getirilmesi amaçlanmalıdır. Çünkü kişinin hayatı boyunca, yemek yeme, yürüme, uyku gibi en insancıl ihtiyaçları ancak ağrısız yaşantı ile sağlanabilmektedir.
Hangi ağrıda, hangi girişimsel tedavi yöntemleri uygulanıyor?
Ağrı tedavisinde kullanılan yöntemlerin başında gelen ilaç tedavileri günümüzde yerini girişimsel tedavilere bırakmaya devam ediyor. Daha önceki zamanlarda girişimsel tedavi yöntemleri ancak ilaç tedavisi etkin olmadığında yapılırken günümüzde durum çok farklı. Bazı durumlarda ilaç tedavilerinin yetersiz kalması ve yüksek dozda uzun süre ilaç kullanımının vücuda verdiği zararların da hiç azımsanmayacak kadar fazla olması, hastaları girişimsel tedaviye yönlendiriyor. İlaç veya girişimsel tedavilerden hangisinin öncelikle kullanılacağı hastalığa, şiddetine, kişiye göre birçok faktör göz önüne alınarak karar verilmelidir.
Ağrının türüne göre uygulanabilecek girişimsel tedavi yöntemleri
Nöropatik ağrı tedavisi:
Nöropatik ağrı sinirin zedelenmesi sonucunda yanıcı, batıcı, huzursuz edici tipte ağrı ile kendini gösterir. Ağrı şiddetlidir ve ağrı uyandırmayacak bir nedenle bile ortaya çıkabilir. Örneğin, bacağında nöropatik ağrısı olan bir hasta ilgili bölgeye çarşaf değse şiddetli ağrı hissedebilir. Rüzgar teması, su teması gibi ağrıya neden olmayacak uyarılar ağrıya neden olabilir. Genellikle klasik ağrı kesiciler etkisizdir. Tanısı zordur, ihmal edilebilir ve hastanın ağrı ile yaşamak zorunda kalacağı süre uzar. Beyin sürekli, anlamsız ve şiddetli ağrı hissedeceği korkusuyla koruma mekanizmaları bulmaya çalışır. Sonuçta ağrı, beyinde hafıza oluşturur. Artık beyin her an o ağrı gelebilir kaygısındadır ve ağrıyı unutmaz. Sorun tek başına bir ağrı değil, oluşan ağrı hafızası haline gelir. Kişinin depresyon eğilimi artar. Tüm bunlardan anlaşılacağı üzere nöropatik ağrı ancak multidsipliner bir yaklaşımla tedavi edilebilir. Beslenme bozukluğunun tedavisi, psikolojik destek, kuvvetli ağrı kesiciler ve girişimsel tedavi yöntemleri tedavide genellikle birlikte kullanılır. Hatta oluşan ağrı hafızasını ortadan kaldırabilmek için epilepside kullanılan bazı ilaçlardan da faydalanmak gerekebilir.
Kanser ağrısında tedavi:
Kanserde ağrı tedavisi, kanserin tedavisi kadar önemlidir. Kanser ağrısının hiç zaman geçiremeden tedavi edilmeye başlanması gerekir. Kanser tedavi edilirse ağrı geçer düşüncesi çok hatalı bir düşüncedir. Kanser hastasında ağrı hastayı umutsuzluğa sürükleyen en önemli faktördür. Nöropatik ağrı da olduğu gibi ağrı hafızası oluşur, hastanın psikolojisini bozar, hasta tedavi edilse de ağrı devam ederse kişi tedavi olamadığına inanır. Vücudun savunma mekanizmaları çalışamaz ve kanserin tedavisini de zorlaştırır. Geç başlanan ağrı tedavisinin etkinliği oluşan hafıza nedeniyle yeterli olamaz. Öncelikle ilaç tedavileri başlanır, yeterli olmadığında vakit geçirmeden girişimsel yöntemlerle ağrı bölgesindeki ağrı sinirin devre dışı bırakılması hedeflenir. Pankreas kanseri gibi bazı kanserlerde girişimsel tedavi yöntemlerinin ağrı ilk başladığında planlanması modern tedavi yaklaşımıdır. Bu kanser tiplerinde sadece ilaç tedavisi ile tedavinin devam ettirilmesi daha sonra ilaçlarla ve hatta girişimsel yöntemlerle bile tedavi edilemeyen şiddetli ağrılar ile karşılaşmamıza neden olabilir. Kanser hastasında ilk hedef ağrısız ve düzenli uykunun sağlanabilmesidir. Özetle kanser tedavisinde girişimsel ağrı tedavileri çok önemli yer tutar ve ilaç tedavisi ile birlikte, doğru zamanlama ile uygulanmalıdır.
Myofasial ağrı sendromu tedavisi:
Myofasial ağrı sendromunu bir ağrı tipi olarak değerlendirmek hatalı bir yaklaşımdır. Sendrom denmesinin nedeni de budur. Ağrı burada sadece buz dağının görünen kısmıdır. Temelde vücudun iflas ettiğindeki yakarışı olarak da düşünebiliriz. Kötü ve zararlı beslenme, vücut için gerekli desteklerin alınamaması, düzensiz uyku, stresli yaşam tarzı gibi birçok faktör ile tetiklenen myofasial ağrı sendromunda da hedef ağrının değil sendromun ve neden olan faktörlerin tedavisidir. Destek tedavinin beraberinde akupunktur, nöral terapi, davranış terapisi, egzersiz gibi birçok yardımcı tedavi yönteminden faydalanmak gerekebilir.
Siyatik ağrısı tedavisi:
Alt bel omurlarından bacağa uzanan sinirin zedelenmesi sonucu ortaya çıkan ağrıya siyatik ağrısı veya siyatalji deniyor. Diz altında, ayak ve parmaklara kadar uzanan bir ağrıya neden olan siyatik ağrısı en sık bel fıtığında görülüyor. Bel fıtığında siyatalji ortaya çıkması aslında mutlaka tedavi edilmesi gerektiğinin bir göstergesi. Siyatalji uzun sürer ve şiddetlenirse bir süre sonra siyatik sinirin uyardığı bölgede hissizlik ve uyuşukluk gelişebilir. Bel fıtığında görülebilen düşük ayak ya da ayakta felç, siyatik sinirin zedelenmesi ve tedavi edilmemesi ile ortaya çıkar. Siyatik ağrısının tedavisi nedenin veya ortaya çıkan hasarın tedavisi ile mümkün olur. İlaç tedavisi, girişimsel ağrı tedavileri ve gerekirse cerrahi ile basının ortadan kaldırılması siyatik ağrısının tedavi seçenekleridir.
Ağrı tedavisinde akupunktur:
Akupunktur kadim bir tedavi yöntemi olmakla birlikte, günümüzde yapılan bilimsel çalışmalarla da etkinliği ortaya konmuştur. Ancak tüm hastalıklarda tek başına çözüm getirmesini beklemek fazla iyimserlik olur. Nöral terapi, ozon tedavisi gibi diğer yöntemlerle birlikte kullanılabilecek bütünleyici tedavi yöntemleri olarak düşünülmesi daha doğrudur.
Lazerle ağrı tedavisi:
Lazer ile tedavide bir enerji akımının ısı, kesme, soğutma gibi etkilerinden faydalanarak dokuda istenilen müdahalenin yapılması esasına dayanır. Radyo frekans enerjisinin ısıya dönüştürülmesi yöntemi en sık kullanılan tekniktir. Sadece sınırlı küçük bir alana etkisi nedeniyle çevre dokuya zarar verme ihtimali azaltılmıştır. Akımın büzüştürme, küçültme veya sinir dokusu üzerinde iyileştirici etkilerinden faydalanabilir. Günümüzde fıtığın cerrahi dışı tedavisinde tercih edilen radyofrekans tedavisinde, ilgili bölgeye özel problarla (borucuk) görüntüleme cihazları eşliğinde girilir. İşlemde cerrahi kesi kullanılmadığı için iyileşme hızlı olur.
Bel fıtığında ne zaman ameliyat, ne zaman girişimsel tedavi yöntemleri tercih edilmelidir?
Bel fıtığında uzamış ağrı, uyuşukluk veya güçsüzlük sinire basının göstergesidir. Tedavide temel prensip basının ortadan kaldırılması veya azaltılmasıdır. Basının iki nedeni olabilir. Fıtığın veya ödemin sinir üzerine basısı. Bası şiddetli ise güçsüzlük gelişebilir. Güçsüzlük gelişmesi ve artıyor olması genellikle ameliyat gerektirir. Güçsüzlük yoksa ameliyatsız girişimsel yöntemlerle tedavi ihtimali yüksektir. Sonuç olarak fıtığın boyutu, ağrının şiddeti aslında açık ameliyat için neden değildir. Muayenede güçsüzlüğün tespiti ve artıyor olması durumunda açık cerrahi düşünülmelidir. Tüm hastalıklarda olduğu gibi fıtığın tedavisinde de vücuda mümkün olduğunca zarar vermeyen, vücudun fizyolojisine uygun tedavi yöntemi ideal tedavi yöntemidir ancak geri dönüşümsüz sinir hasarı ihtimali olduğunda cerrahi tedavi en uygun şartlarda uygulanmalıdır.