Dünyada her yıl bir milyonun üzerinde kadın ve erkek akciğer kanserine bağlı ölüyor. Akciğer kanserinin sigara ile olan ilişkisi 1964 yılından bu yana yapılan araştırmalarla kesin olarak ispatlanmıştır. Sigara, günümüzde %80-90 akciğer kanserinin oluşma nedenidir. Sigara, toplum sağlığını tehdit eden öldürücü bir etken, bu nedenle çok kesin kanunlarla, önlemlerle toplum sağlığı korunmaya, genç insanlar, pasif içicilerin akciğer kanser riski azaltılmaya çalışılmaktadır.
Akciğer kanserinde maalesef çoğunlukla erken evrede tanı konulamadığından, hastalık çok hızlı ve kötü ilerliyor, kontrol edilmesi çok güçleşiyor. Kanserin erken tanı konulmasındaki gecikmeden dolayı ileri evrelere yayılmış kanser hastalarının yalnızca %15’i 5 yıl yaşayabiliyor. Hastaların %75‘ine üçüncü ya da dördüncü evrede tanı konulabiliyor, bu da tedavinin başarısız olmasına yol açıyor. 50 yaş üstü yılda ortalama 20 paket sigara içen ya da bırakmış olan kadın-erkekte, kanser olma riski %8, pasif içicilerde ise bu risk %20-30 civarındadır.
Şikayetleri görmezden gelmeyin
Akciğer kanserinin başlangıç evrelerinde belirtiler kimi zaman çok sıradan ya da hiç görülmeyebilir. Sıradan şikayetler de önemsenmediğinden akciğer kanserinde tedavi edilebilecek zaman geciktirilmiş oluyor. Özellikle dikkat edilmesi gereken bazı belirtiler ise şunlardır:
- 2 haftadan uzun süren, sıradan, önemsenmeyen öksürük
- Derin nefes alınca oluşan göğüs ağrısı
- Nefes darlığı, göğüste oluşan ıslık sesi,
- Balgam içinde kan,
- Yorgunluk, zayıflama,
- Ses değişikliği,
- Sık tekrarlayan pnömoni (zatürre), bronşit
Erken evrede tanı konulması için düzenli kontrol şart
Akciğer kanseri erken tanı hastalığın tedavisinde hayat kurtarıcı oluyor. Kanserin erken evrede farkına varılıp tedavisi yapılması için; kanser tarama klinik stratejisi, düşük dansiteli akciğer tomografisi, solunum fonksiyon testleri, bronkoskopi yapılır. Yüksek risk grubu kişilerde yapılacak bu tetkikler, erken akciğer kanseri tanısında, kanserin yaratacağı şikayetler daha ortaya çıkmadan farkına varılmasında yardımcı olur.
Akciğer kanserinde yeni tedavi yöntemi: İntratümöral kemoterapi
Bronşlardaki habis tümör tıkanmalarını ortadan kaldımak amacı ile intratümoral local akciğer kanseri konusunda dünyada ilk klinik çalışmalar, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde Prof. Dr. Seyhan Çelikoğlu tarafından 1986 yılında başlatılmış ve 1993 yılında da ilk Türkçe yayın yapılmıştır. Yapılan Goldberg ve ark.deneysel hayvan çalışmaları; sitotoksik ilaçların tümör kitlesini ufaltarak veya ortadan kaldırarak sağladığı yarar yanında lokal bir kemoterapi ve immunoterapi etkisi (aşı etkisi) de yaptığını oraya koymuştur.
İntratümöral kemoterapi, intravenöz yoldan kullanlmakta olan bir veya birden fazla kanser öldürücü ilacın esnek bir bronkoskoptan kateterli bir iğne aracılığıyla ile doğrudan doğruya tümör dokusu içine enjekte edilmesinden ibaret yeni bir girişimsel bronkoskopi yöntemidir. İntratümoral kemoterapi bir taraftan tıkanmaya yol açan bronş (hava yolu) içindeki tümör kitlesinin ortadan kaldırılmasını sağlarken, diğer taraftan da normal hücrelere zarar vermeksizin sadece kanser hücreleri üzerinde spesifik öldürücü bir etki yapar.
İntratümöral lokal enjeksiyon ile tedavi edici maddelerin lokal olarak verilmesinin üstünlüğü tümör dokusu içinde ilacın eşit dağılımı ile beraber intravenöz yol ile asla elde edilemeyecek yükseklikte lokal bir konsantrasyonun sağlanması; buna karşılık önemli sistemik yan etkilerin ortaya çıkmamasıdır.
İntratümoral lokal kemoterapinin avantajları
- Genel toksik etki olmadan lokal olarak yüksek doza ulaşılması
- Tümör dokusunu hızla öldürerek, tümçr dokusunun küçültmesi
- Başlangıçta ameliyat edilemeyen bronş kanserlerinde, tedaviden sonra cerrahi tedavi imkanı yaratabilmesi
- Hiçbir hastada klasik kemoterapide olabilen sistemik bir yan etki görülmemesi
- Sistemik kemoterapi, radyoterapi ile eş zamanlı yapılabilmesi
Prof. Dr. Firuz Çelikoğlu
Bayındır Levent Tıp Merkezi Göğüs Hastalıkları Uzmanı