Dünyada her yıl bir milyon kadında görülen meme kanseri, ölüme en çok neden olan kanser türleri arasında yer alıyor. Özellikle geç anne olan ya da bebeğini emzirmeyi kısa sürede bırakan kadınlarda daha sık görülen meme kanserinin önüne geçebilmenin tek yolu ise düzenli kontrollerden geçiyor.
Kanser, tüm dünyada ölüme neden olan hastalıklar sıralamasında ikinci sırada yer almaktadır. Kanserler arasında cinsiyet gözetmeksizin yılda 900 bin ölüme neden olan kanser türü akciğer kanseri olmasına rağmen, kadınlarda en sık ölüme neden olan kanser yılda 400 bin ölümle meme kanseridir. 40-50 yaş arası kadınlarda ise tüm ölüm nedenleri arasında ilk sırada gelmektedir. Dünyada her yıl 10 milyon kanser olgusunun varlığı bilinmektedir. Bu olguların yüzde 10’una karşılık gelen yaklaşık bir milyonu meme kanseridir.
Doğum yapmayı ertelemek, meme kanseri riskini artırır
Meme kanserinin her zaman büyük halk sağlığı sorunu olduğu ABD'de, kadınların yaşam boyu meme kanserine yakalanma olasılığı 1970'lerde 1/13 iken günümüzde 1/8 oranına ilerlemiştir. Bu artış mamografi ve tarama programları sonucunda teşhisin yaygınlaşmasıyla beraber, çocuk doğurmayı ertelemek, az doğum yapmak ve diğer risk faktörlerinin artışına bağlanmıştır. Meme kanseri sosyoekonomik düzeyi yüksek olan ve yaşam kalitesi yüksek olan toplumlarda daha sık görülmektedir. Meme kanserinin nedeni tam olarak bilinmese de, yapılan çalışmalarda çevresel etmenlerin ve yaşam tarzı değişikliklerinin etkili olduğu görülmüştür. Geç doğum yapan ve doğum sayıları az olan Kuzey Avrupa ülkelerinde meme kanseri sık görülürken, doğurganlık özellikleri ve yemek alışkanlıkları daha farklı olan Akdeniz ülkelerinde ise olgu sayıları daha azdır. Ülkemizde istatistiki çalışmalar yeterli olmasa da, değişen yaşam şartları ile birlikte artış hızı dünya ile paraleldir.
Hastalığın altında risk faktörü olmayabilir
Riski artıran faktörler, ileri yaş, şehirde yaşam, yüksek sosyoekonomik seviye, birinci derece akrabasında meme kanseri öyküsü, hiç doğum yapmama veya geç doğum yapma, uzun süreli emzirememe, erken menarş (ilk adet yaşının erken olması), obezite, uzun süre doğum kontrol ilacı kullanımı, özellikle menopoz döneminde verilen uzun süreli hormon replasman tedavisi kullanımı, alkol kullanımı, göğüs duvarının radyasyona maruz kalması, sedanter yaşam, ailede yumurtalık ve rahim kanseri öyküsü olarak sayılabilir. Görüldüğü gibi meme kanseri ile ilgili pek çok risk faktörü tanımlanmasına rağmen, bizim hasta grubumuzda sorguladığımızda, meme kanserine yakalanan kadınların dörtte üçünde bu risk faktörlerinden herhangi birisi tespit edilememektedir.
Erken tanı ile hastalığın önüne geçin
Meme kanserine bağlı ölümleri azaltmanın en etkin yöntemi erken tanıdır. Bu amaçla pek çok ülkede tarama çalışmaları yapılmaktadır. Tarama, bir hastalığa yakalanma ihtimali olan ancak o hastalık için herhangi bir bulgu vermeyen popülasyonda, hastalık klinik olarak ortaya çıkmadan önce tanı koyulabilmesi için yapılan çalışmalara verilen isimdir. Meme kanseri taramalarında hastanın kendi kendini muayenesi, doktor tarafından muayene ve mamografi kullanılmaktadır. Bu taramalar sonucunda pek çok uluslararası çalışma, meme kanserinden kaynaklanan ölümlerin %30-60 azaldığını göstermektedir.
Mutlaka kendinizi muayene edin
Kendi kendini muayene, her kadının kendi memelerini sırası ile muayene etmesidir. Amaç her bir kadının erken yaşlardan başlayarak kendi normal meme dokusunu tanıması ve herhangi bir olağandışı değişikliği erkenden fark ederek sağlık kuruluşlarına başvurunun erkenden yapılmasıdır. Toplumumuzda meme kanserine yakalanan kadınların %80-90'ı hastalığı kendileri tespit etmektedir. 20 yaşından büyük kadınlar memelerini her ay muayene etmelidirler. Muayene için en uygun zaman, adetin bitiminden sonraki ikinci ve üçüncü gündür. Bu günler memelerde şişme ve hassasiyetin en az olduğu günlerdir. Menopoza girmiş kadınlar ise her ayın ilk gününü seçebilirler. Emziren kadınlar da emzirmeyi takiben göğüslerdeki süt boşaldıktan sonra muayene etmelidirler.
Her ele gelen kitle kötü huylu değildir
Ayakta dururken gözle muayene, ayakta dururken elle muayene ve yatarak elle muayene esasları uygulanmalıdır. Muayene 2-3 ve 4’üncü parmakların iç yüzeyleri ile yapılmalı, ayrıca meme uçları nazikçe sıkılarak akıntı gelip gelmediği araştırılmalıdır. Her iki koltuk altı da ayrıca yoklanmalıdır. Muayene sırasında her iki meme birbiriyle kıyaslanmalıdır. Kendi kendini muayene sonucunda memelerden birisinde anormal büyüme veya sarkma, meme derisinde buruşukluk veya yara, meme ucu renginde değişiklik, meme ucunda çukurlaşma, meme ucundan akıntı, memede lokalize şişlik, koltuk altı lenf bezlerinde büyüme, üst kolda şişlik olup olmadığı kontrol edilmeli, herhangi bir şüphe durumunda sağlık kuruluşlarına başvurulmalıdır. Unutulmaması gereken şey memede elinize gelen bir kitlenin kötü huylu olma olasılığının düşük olmasıdır. Ancak her kitlenin mutlaka doktor tarafından ileri incelemelerle değerlendirilmesi gerekir. Doktor tarafından muayeneler, herhangi bir şikayet olmadığı durumlarda ve ailesinde meme kanseri hikayesi olmayan hastalarda 30 yaşından sonra 3 yılda bir yapılmalıdır.
Mamografi ile kanserin önüne geçin
Mamografik taramalar, meme kanserinden olan ölümleri en az %30 oranında azaltmaktadır. Meme kanserine bağlı ölümlerin %40'ı 35-49 yaşları arasında görülmektedir. Bu nedenle, bu yaş grubunda tümörü erken evredeyken yakalamak özellikle önemlidir. Memenin in situ kanserleri denilen yaygınlaşmamış ve memede muayene ile ele gelmeyen tümörler, mamografinin yaygınlaşmasıyla daha sık tespit edilmeye başlanmıştır. Bu sayede hastanın yaşam süresini belirgin oranda kısaltan metastazlar ortaya çıkmadan tümörler tespit edilmeye başlanmıştır.
30-40 yaş arasındaki her kadın 3 yılda bir doktor tarafından muayene edilirken, 35 yaşında başlangıç mamografisi çekilmeli, 40 yaşından sonra ise yıllık mamografik kontrolleri yapılmalıdır. Birinci derece akrabalarında genç yaşta meme kanseri saptanan kadınlarda ise taramaya kanserin saptandığı yaştan 10 yıl önce başlanmalıdır. Bu grupta taramaya başlamanın alt sınırı 25 yaş olarak belirlenmiştir.
Son yıllarda dijital teknolojinin gelişmesiyle yaygınlaşan dijital mamografilerde erken teşhise katkıda bulunmakta doktora kolaylık sağlamaktadır. Sonuç olarak meme kanseri kadınlar arasında sık görülen ve oldukça ölümcül bir kanserdir. Her ne kadar tedavisinde büyük ilerlemeler katedilmiş olsa da, elimizdeki en iyi silah erken tanıdır. Ülkemizde hala meme kanseri yeterince erken teşhis edilememektedir. Tarama programlarının yaygınlaştırılmasının yanında, kadınların bilinçlenmesi ve bilinçlendirilmesi de gerekmektedir.
Uzm. Dr. Tufan Hacıahmetoğlu
Bayındır İçerenköy Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı
Meme Kanserinde Erken Tanının Önemi
11.09.2018