Ketojenik diyet nedir?
Ketojenik diyet, 1900’lü yılların başında diyabet ve epilepsi hastalıklarında tıbbi beslenme tedavisi olarak kullanılan, insülin ve antiepileptik ilaçların keşfi ile klinikte kullanımı azalan ancak 1960’larda obezitenin tedavisinde kullanılmaya başlanan bir diyet seçeneğidir.
Kilo vermede klasik diyet yaklaşımları, harcanan kalorinin alınan kaloriden fazla olması sonucu kilo kaybına odaklanırken, ketojenik diyetler alınan kalori kaynağının (karbonhidrat, protein, yağ) vücuttaki metabolik etkisine odaklanır.
Ketojenik diyet nasıl yapılır?
Bütün ketojenik diyet türlerinin amacı, diyetteki karbonhidrat oranını azaltmak, yağ oranını artırmaktır. Buna bağlı glukagon/insülin oranının yükseldiği yani glukagonun baskın olduğu bir fizyolojik durum ortaya çıkar. Dolayısıyla vücut için gerekli olan enerji hem besinlerden hem de vücutta bulunan yağların yakılmasından elde edilir. Böylece glikoz bağımlı metabolizma yerine keton bağımlı metabolizmaya geçiş olur.
Ketojenik diyet türleri
Klasik ketojenik diyet, modifiye Atkins diyeti, orta zincirli trigliserit diyeti, düşük glisemik indeks diyetidir.
- Klasik ketojenik diyet: 4 birim yağ 1 birim protein+karbonhidrat oranından oluşur. Yağ esas olarak besinlerden gelen uzun zincirli yağ asitlerinden elde edilir. Multivitamin takviyesi gereklidir. Yağ oranı 3:1 oranında düzenlenirse, diyete uyum kolaylaşabilir.
- Modifiye Atkins diyeti: Klasik ketojenik diyete benzer ancak daha fazla miktarda protein, sıvı ve enerjiye izin verir. Karbonhidrat miktarı yetişkin ve ergenlerde 15-20 gr/gün ile sınırlandırılır. Klasik ketojenik diyette olduğu gibi multivitamin takviyesi gereklidir. Klasik ketojenik diyete göre daha az kısıtlayıcıdır.
- Orta zincirli trigliserit diyeti: Yağ kaynağı olarak orta derecede zincir uzunluğuna (MCT) sahip yağ asitleri kullanılır ve enerjinin %60’ı MCT’den sağlanır. Orta zincirli yağ asitleri dolaşımda herhangi bir taşıyıcı proteine gerek duymadan doğrudan karaciğere ulaşmaktadır. Aynı zamanda MCT’ler karnitine ihtiyaç duymadan mitokondride metabolize olmaktadır. Bu sayede klasik ketojenik diyete göre daha az yağ asidiyle daha hızlı ve daha çok keton cisimcikleri üretilebilmektedir. Klasik ketojenik diyete göre keton üretim potansiyelinin yüksek olması daha az yağ, daha fazla protein ve karbonhidrat alımı sağlayabilmektedir.
- Düşük glisemik indeks diyeti: Bütün ketojenik diyet türleri içerisinde en az kısıtlayıcı olandır. Karbonhidratlar günde 40-60 g ile sınırlandırılır. Sıvı alımında ve proteinlerde kısıtlama yapılmaz, yağ alımı ve kalori miktarı daha rahat takip edilir. Genellikle ketozis gözlenmez. Glisemik indeksi düşük (<50) karbonhidratlar kullanılır. Patates, beyaz ekmek, turunçgiller yerine çilek, tam tahıllı ekmek gibi glisemik indeksi düşük karbonhidratlardan faydalanılır.
Ketojenik diyet hangi hastalıklara ve sağlık sorunlarına karşı faydalıdır?
İlk olarak dirençli epilepsi tedavisinde kullanıma başlanan ketojenik diyet, hücre metabolizmasında göstermiş olduğu değişiklikler nedeniyle çok çeşitli hastalık gruplarında kullanılmaya başlanılmıştır. Bunlar endokrin hastalıklar (tip 2 diyabet, obezite, metabolik sendrom, polikistik over sendromu, konjenital hiperinsülinizm, non-alkolik yağlı karaciğer hastalığı), nörolojik hastalıklar (dirençli epilepsi, lennox-gastaut sendromu, miyoklonik astatik epilepsi, parkinson, alzheimer, amyotrofik lateral skleroz, migren/baş ağrısı, narkolepsi, depresyon, otizm), metabolik hastalıklar (glikoz transporter 1 eksikliği, piruvat dehidrojenaz kompleks eksiklikleri, fosfofruktokinaz eksikliği), travma/iskemi, kanser gibi hastalıklardır.
Ketojenik diyet faydaları
Ketojenik diyetin, yağ kaybını artırdığı, yağsız kütle kaybını engellediği ve böylece vücudun dinlenme enerji harcamasında da azalma görülmediği, dolayısıyla özellikle yüksek karbonhidratlı diyetlere kıyasla metabolizma hızının korunduğu bildirilmektedir. İnsanlar üzerinde yapılan küçük kontrollü beslenme çalışmaları, izokalorik yüksek karbonhidrat-düşük yağlı diyetle karşılaştırıldığında çok düşük karbonhidrat-yüksek yağlı diyetlerin dinlenme enerji harcamasını artırdığı ve uykuda enerji harcamasının daha yüksek olduğu görülmüştür.
Ketojenik diyette, insülin seviyelerinde düşme ve glukagon, keton seviyelerindeki artışa bağlı başlangıçtaki kilo kaybının hızlı olması, beslenme düzeninin alışılmadık olması, diyetin geçici bir süre uygulanacağı düşüncesinden dolayı aynı oranda kilo vermek için daha uzun süre gerektiren beslenme modellerine göre diyete daha iyi bir uyum sağlandığı görülebilir.
Ketojenik diyetin eksileri nelerdir?
Ketojenik diyetin, kısa veya uzun süreli çeşitli yan etkileri bulunmaktadır. Kısa süreli yan etkileri başlıca dehidratasyon, baş ağrısı, yorgunluk, baş dönmesi, uykusuzluk, egzersiz toleransında zorluk, hiponatremi, hipomagnezemi, hipoglisemi, letarji, halitozis, bulantı, kusma, ishal, kabızlık gibi gastrointestinal yan etkiler ve hiperürisemidir. Kısa dönem görülen bu etkiler keto gribi olarak da bilinir. Bu yan etkiler genellikle yeteli sıvı ve elektrolit alımı sonrasında düzelebilmektedir. Uzun dönem ketojenik diyet uygulanması durumunda ise hepatik steatoz, hipoproteinemi, hipokalsemi ve kemik hasarı, lipit profilinde bozukluk, safra taşları, ürolitiyazis, saç kayıpları, vitamin ve mineral eksiklikleri görülebilmektedir.