Kalp krizi geçiren bir bireyin yaşam tarzını değiştirmesi ve kötü alışkanlıklarını mutlaka bırakması gerekiyor. Bu değişikliklerin uygulanması ve takibi uzun zaman aldığından, hasta ve hekimin iş birliği içinde olması büyük önem taşıyor.
Temel hayat tarzı değişiklikleri; sigaranın bırakılması, sıkı kan basıncı kontrolü, güvenli alkol kullanımı, diyet ve kilo kontrolü önerileri ile fiziksel aktivitenin teşvikini içerir. Ancak hayat boyu süren alışkanlıklar kolay değiştirilemez. Bunların uygulanması ve gerçekleşmesi uzun zaman alır. Bu açıdan, kardiyolog ile genel pratisyen, özel rehabilitasyon hemşiresi, eczacı, diyetisyen, fizyoterapist arasında ortak bir çalışma yapılması gerekiyor.
Sigaranın bırakılması
Her tür sigara kullanımı kardiyovasküler hastalık (KVH) için güçlü ve bağımsız bir risk faktörüdür. Pasif içiciliğe maruz kalmak da KVH riskini artırır. Sigara içenlerin kalp krizi ile başvurma riski içmeyenlere göre 2-3 kat daha yüksektir. Araştırmalar, sigarayı bırakan hastaların takip eden yıllarda sigaraya devam edenlere göre ölüm riskinin azaldığını göstermektedir. Sigaranın bırakılması muhtemelen tüm ikincil korunma ölçütlerinden en etkin olanıdır. Kalp krizinin akut fazında ve nekahat döneminde sigara içmeyen hastalar, sağlık uzmanları için sigarayı bırakmaya yardımcı olmak bakımından ideal hastalardır. Ancak taburculuk sonrası sigaraya sıklıkla tekrar başlanır. Bu yüzden rehabilitasyon süresince destek ve tavsiye vermeye devam edilmesi gerekir.
Fiziksel aktivite
Egzersiz terapisi, kalp krizini takiben rehabilitasyon amaçlı olarak uzun süreli kullanılmaktadır. Stabil koroner kalp hastalarında, düzenli fiziksel egzersizin yararları iyi bilinmektedir. Egzersiz, hayatı tehdit edici hastalıkla ilişkili anksiyeteyi azaltabilir ve hastanın kendisine güvenini artırabilir. Dört mekanizmanın kardiyak olay oranının azalmasında önemli aracılar olduğu düşünülmektedir:
- Endotel (damar hücresi) işlevinin düzelmesi
- Koroner darlıkların ilerlemesinin yavaşlaması
- Pıhtılaşma riskinin azalması
- Kollateral (yeni damar oluşumu) gelişiminin artması
Koroner rehabilitasyon programlarının bir parçası olarak egzersiz eğitiminin, koroner kalp hastalarının kardiyak ölüm riskinde %26 azalma ile ilişkili olduğu bulunmuştur. Haftada en az beş kez, 30 dakika orta düzey yoğunlukta, hafif bir nefes darlığı noktasına kadar egzersiz önerilmektedir. Başlangıç için hafif yürüyüşler en iyi egzersizdir. Yapılan egzersizin süresi yavaş yavaş artırılmalıdır. Her hafta 5 dakika artırılarak 6. haftada 30 dakikaya çıkarılmalıdır. Aşırı sıcak veya soğuk havalarda egzersiz yapmaktan kaçınılmalıdır. Soğuk havalarda kaşkol ve bere ile baş ve boyun bölgesinin korunması çok önemlidir. Kalp krizi sonrasında kalp kasında ciddi hasar oluşan veya kalp yetmezliği gelişen hastaların egzersiz yoğunluğu ve süresi, hekime danışılarak belirlenmelidir.
Kan basıncı kontrolü
Kalp krizi geçiren tansiyon hastalarında kan basıncı iyi kontrol edilmelidir. Kilo kontrolü, fiziksel aktivitenin artırılması, alkol alımının azaltılması, tuz kısıtlaması ve meyve, sebze ile az yağlı süt ürünlerinin tüketiminin artırılması gibi yaşam tarzı önlemleri, hipertansiyonu olan tüm hastalara önerilmektedir. Sistolik kan basıncı bütün hipertansif hastalarda 140 mmHg’nin altına, diyastolik kan basıncı da 90 mmHg’nin altına düşürülmelidir.
Psikososyal faktör girişimleri
Stres yönetiminin bu koşullarda yararlı olduğuna dair kanıtlar bulunmaktadır. Sağlık eğitimi, fiziksel egzersiz ve psikososyal risk faktörleri ile hastalıkla baş etme konusunda, psikolojik tedaviyi birleştiren çok yöntemli davranışsal girişimler planlanmalıdır. Klinik olarak anlamlı depresyon, anksiyete ve düşmanlık belirtileri varsa, psikoterapi, ilaçlar ya da ortak bakım programları düşünülmelidir. Bu yaklaşım, duygu durum belirtilerini azaltabilir ve sağlıkla ilişkili yaşam kalitesini artırabilir.
Kilo kontrolü
Obezite, kalp krizi geçirmiş hastalarda artan bir sorundur. Güncel kılavuzlar vücut kitle indeksinin < 25 kg/m2 olmasını optimal kabul etmektedir. Bel çevresi erkeklerde 94-102 cm, kadınlarda 80-88 cm sınır değer olarak belirlenmiştir. Kilo kaybı obezite ile ilişkili pek çok risk faktörünü düzelttiğinden, mutlaka kilo vermeye çalışın. Kilo verme; kan basıncı ile kan yağları üzerindeki olumlu etkileri ve bu şekilde kardiyovasküler hastalığı azaltabilmesi nedeniyle, kilo fazlalığı olan ( VKİ > 25 kg/m2 ) ve özellikle obez ( VKİ > 30 kg/m2 ) kişilere önerilmektedir. VKİ 20-25 kg/m2 olanlar en düşük ölüm riskine sahip olan bireylerdir. Bu nedenle:
- Geniş çeşitlilikte gıda tüketin.
- Kalori alımını, obeziteyi önleyecek şekilde ayarlayın.
- Meyve (günde 2-3 porsiyon, yaklaşık 200 gram), sebze (günde 2-3 porsiyon, yaklaşık 200 gram), tam tahıllı besinler ve ekmek, balık (özellikle yağlı çeşitlerini haftada en az iki kez ), yağsız et ve düşük yağlı süt ürünlerini tüketmeye çalışın.
- Doymuş ve trans yağları, sebze ve deniz kaynaklarından elde edilen tekli ve çoklu doymamış yağlarla değiştirin. Toplam yağları, toplam kalori alımının %30’unun altına indirin.
- Kan basıncı yüksekse tuz alımını azaltın. (Günde < 5 gram )
- Günlük 30-45 gram lif alın.
- Alkollü içeceklerin tüketimini erkekler için günde 20-30 gram alkol (2 kadeh), kadınlar için günde 10-15 gram alkol (1 kadeh) ile sınırlı tutun.
- Çoğu işlenmiş ve hazır gıdalar, fazla miktarda tuz ve şüpheli kalitede yağ içermektedir. Bunlardan kaçının.
Kalp krizinin ardından günlük rutine dönüş
Günlük faaliyetlerin yeniden başlatılmasının zamanlaması konusunda genellenebilecek öneriler mevcut değildir. Kararlar, bireysel düzeyde, sol ventrikül işlevleri (kalp kasının durumu-kasılma performansı), revaskülarizasyonun eksiksizliği (damarların açıklık durumu) ve ritim kontrolü temel alınarak verilmelidir. Uzamış hastalık izni genellikle olumsuz etki yapar ve taburculuk sonrası hafif-orta düzeydeki fiziksel etkinlikler teşvik edilmelidir. İki hafta sonra hafif ev işleri yapılabilir. Dört-altı hafta sonrasında, kişi günlük rutininde bulunan birçok aktiviteyi yapabilir.
Kalp krizinin ardından cinsel yaşam
Kalp krizi sonrasında cinsel yaşam teşvik edilmelidir. Cinsel faaliyetler fiziksel yeterlilik sağlandığı takdirde yeniden başlatılabilir. Genellikle birinci aydan itibaren normal cinsel yaşama dönülebilir. Cinsel aktivitede rahat ve zorlayıcı olmayan bir pozisyon seçilmelidir. Kalp krizi sonrasında bazı hastalarda cinsel istekte azalma görülebilir. Bu, tedavide kullanılan bazı ilaçlar veya psikolojik nedenlere bağlı olabilir. Göğüs ağrısı için dil altı veya nitrat adı verilen ilaçlar alındığında, cinsel gücü artıran ilaçlar kesinlikle alınmamalıdır. Aksi takdirde ciddi tansiyon düşmesi ve ölümle sonuçlanabilir.
Kalp krizinin ardından yolculuk
Kalp krizi geçiren hastaların çoğunluğu taburcu olduktan 1-2 hafta sonra şehir içinde araç kullanabilir. Ciddi ritim bozukluğu gelişen ve kalp yetmezliği bulunan hastalarda araç kullanımı engellenmelidir. Sorunsuz atlatılan kalp krizinden 2-3 hafta sonra uçak yolculuğu yapılabilir. Kalp krizi sonrasında kalp yetmezliği geliştiyse, hastanın 6 hafta süreyle uçak yolculuğu yapmaması gerekir. En yüksek risk, özellikle kriz sonrasındaki ilk bir hafta içerisinde yapılan uçuşlarda görülmektedir. Uzun uçuşlarda (8 saat ve üzeri) bacak toplardamarında pıhtı oluşma riski artmakta, bu da ölümcül akciğer embolisine yol açabilmektedir. Bu nedenle hastanın bir kardiyolog tarafından uçuş öncesinde değerlendirilmesi gerekir. 50 yaş üzeri hastalara ve yüksek risk altındaki 50 yaş altı hastalara diz altı varis çorabı önerilmektedir. Hastanın kalp durumuna göre kan inceltici iğneler de uçuştan 2-3 saat öncesinde yapılabilmektedir. Pıhtı riskinin azaltılması için bol sıvı almak, koridorda sık sık kısa yürüyüşler yapmak, oturulan yerde sık sık baldır kaslarını kasıp gevşetmek, alkolden kaçınmak ve rahat giysiler giymek tavsiye edilir. Kontrol edilmemiş kalp yetmezliği veya ritim bozukluğu olan hastalar, son 2 hafta içerisinde kalp krizi geçiren, stent takılan hastalar uçağa binmemelidir.
Kalp krizinin ardından iş hayatına dönüş
Taburcu olduktan 2 hafta sonra iş hayatına geri dönülebilir. Ağır işlerde çalışan hastalarda istirahat süresi daha uzun tutulabilir (4-6 hafta). Kriz sonrasında kalp yetmezliği veya ciddi ritim bozukluğu gelişen hastalarda işe dönüş, hasta stabil olana kadar ertelenmelidir.
Tedaviye uyum
Hekimler tedaviye uyumu mutlaka değerlendirmelidir. Düşük tedavi uyumu, ideal tedavi hedeflerine ulaşılmasının önünde önemli bir engel teşkil eder. Kalp krizi sonrasında ayaktan yapılacak takibin geciktirilmesi, kısa ve uzun dönem ilaç uyumunu kötüleştirir. Hekimler ve hastalar bu zorluğun farkında olmalı ve aralarındaki iletişimi en uygun hale getirmelidir. Bu da açık ve anlaşılır bilgi sağlanması, tedavi rejimlerinin kolaylaştırılması, tedavi kararlarının ortak alınması ile düzenli takip ve geribildirim uygulamalarının hayata geçirilmesiyle mümkündür.
Uzm. Dr. Kadir Polat
Bayındır Söğütözü Hastanesi ve Bayındır Kavaklıdere Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı