Ne Zaman Bir Psikiyatriste Başvurmak Gerekir?
Sıkıntısı olan kişilerden çoğu zaman duyduğumuz bir cümledir: “Sıkıntılarım var ama benim psikiyatrik bir hastalığım yok!”. Bu şekilde söyler; çünkü psikiyatriste giden delidir, deli değilse de hemen ilaç verilecektir kendisine. Toplumumuzdaki bu önyargı nedeniyle, maalesef birçok kişi tecrübesiz ellerde sıkıntılarını giderememekte, yanlış teşhis ve tedaviler sonucu psikiyatriye inancını da yitirmektedir.
Oysaki tıbbın psikiyatri branşı, duygu ve düşüncelerden oluşan ruhumuzla ilgilenir. Ruhsal sorunlarımızın çoğu zaman bedensel yansımaları ile diğer branşlardaki doktorları gezer dururuz. Onlar da “bir şeyiniz yok”, “psikolojik” dediğinde sinirlenir, başka doktorlardan medet umarız. Haklısız, çünkü anlaşılmadınız. Kişilerin bedensel olarak hissettikleri bir takım şikayetler, baş ağrısı, boyun ve sırt ağrısı, kasılmalar, uyuşmalar, iğnelenmeler, kulak çınlaması, baş dönmesi, egzemalar, kabızlık, mide ağrıları, mide bulantısı, hazımsızlık, yanısıra nefes alamama ve kalp çarpıntısı ile birlikte olan endişe atakları gerçektir. Kişi tarafından şiddetle hissedilir. Ancak bu şikayetlerin tanısı konmuş bir hastalıktan kaynaklanmadığı durumlarda, psikolojik faktörlerin bedeni etkileyeceği düşünülür.
Bu durumda tedavinin bir parçası da psikiyatrik tedavi olmalıdır. Psikiyatrist, kişinin farkına varamadığı ancak bu tür şikayetlere neden olabilecek depresif bir durumun, bir ilişki sorununun ya da bir endişenin olup olmadığını tespit eder ve tedavi planını hastaya açıklar.
O Halde Psikiyatrik Hastalık Rahatsızlık ya da Bozukluk Diye Tanımladığımız Durumlar Nelerdir?
Psikiyatrik rahatsızlıklar duygu, düşünce ve davranışlarda olumsuz değişikliklerle seyreden, bireyin işlevsellik düzeyini etkileyen tablolardır. Yaşamsal ve duygusal sorunlarınızı çözmede problem yaşadığınızda ya da sıkıntılarınızla baş etmede zorluk yaşadığınızda, bu sıkıntı ve problemlerin, depresyon, uyum bozukluğu, kişilik bozuklukları, akut stres bozukluğu, posttravmatik stres bozukluğu, panik bozukluk ve diğer endişe bozuklukları gibi psikiyatrik sorunlardan kaynaklanabileceği düşünülmelidir. Aynı zamanda bireyin kişiliğindeki savunma özellikleri ile baş etmeye çalıştığı bazı yaşam olayları ve yaşamsal stresler de bu bozukluklara yol açabilir. Bu nedenle, danışan kişi bir sorununun çözümü için başvurduğunda yapılan psikiyatrik değerlendirme ile tanısı belirlenmeli, bu tanıya göre tedavi stratejisi düzenlenmelidir.
Tedavi stratejileri belirlenirken, kişinin öncelikli olarak psikoterapi desteğine mi yoksa medikal tedaviye mi ihtiyacı olduğu, ya da her ikisinin de eş zamanlı olarak uygulanması ile ilgili gerekli süreçler belirlenir. Bunun yanısıra evlilik sorunları, ilişki sorunları, yas süreci gibi psikiyatrik tanı kategorisine girmeyen ancak kişinin işlevsel durumunda belirgin derecede azalmaya yol açan durumlar da sıklıkla görülmektedir. Bu gibi durumlarda da psikoterapi desteği gerekmektedir. Danışana hangi tür psikoterapi tekniği ile yaklaşılacağı ise, danışan kişinin sıkıntısına, kişilik özelliklerine ve psikoterapi yapılan merkeze göre değişir.
Psikoterapi, bu eğitime sahip bir psikiyatrist ya da klinik psikolog tarafından yapılır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir husus vardır. Yine toplumumuzun bilinçlendirilme eksiği nedeniyle, hastalarımızın, psikolog ve psikiyatristlerin görev tanımlarını bilmediklerini uzunca bir süredir gözlemekteyiz. Bu nedenden ötürü, hastalar yanlış yönlendirilmekte, yıllarca yanlış tedaviler almakta ve tedavi umutlarını yitirmektedirler. Bu nedenle kişilerin öncelikle bir psikiyatriste başvurmaları ve durumlarının tespit edilmesi gerekmektedir.
Psikiyatrist gerekli gördüğü durumlarda psikoterapi uygulamayı bilen bir klinik psikoloğa ve çocuklar için de gelişim uzmanı olan bir pedagoga yönlendirebilir. Psikologların, psikolojik danışmanların ve pedagogların hepsi klinik psikolog ya da pedagog değildir; bu nedenle danışan kişileri görmeye yetkileri yoktur. Danışan kişileri değerlendirmek ve terapi sürecine almaları için en az iki senelik klinik psikoloji yüksek lisans programını tamamlamış olmaları gerekmektedir. Klinik psikologların ve pedagogların danışan kişilere medikal tedavi yapmak ya da tedaviye ihtiyaçlarının olup olmadığını bildirme yetkileri yoktur. Bu nedenle hastalar, malesef yasalarla korunamayan hasta hakları konusunda dikkatli olmalıdırlar.
Son dönemde yasa tasarısı olarak kabul edilen, klinik psikolog ve pedagogların bir psikiyatrist denetimi olmadan çalıştırılmaması konusunda çalışmalar devam etmekte ve hastalar da yanlış tedavi görmemeleri için bilinçlendirilmeye çalışılmaktadırlar