Çocuğu olan kadınlar şu filmi sık yaşar, yemek saati bazen tam bir kargaşa ve işkence haline dönüşür. Peki, neden bazı çocuklar yemek yemeye bayılır, bazılarıysa iştahsız olup annelerini çıldırtır?
Kimi çocuk iştahlı kimi de iştahsız! İştah dediğimiz şey doğuştan gelen bir şey mi oluyor bu durumda? Neden bazı çocuklar yiyor bazılarıysa yemek yemekten hiç hoşlanmıyor?
Tıpkı diğer karakter özellikleri gibi, yemek yeme tarzı da doğuştan gelen bir özellik çünkü. Ama aslına bakarsanız, gebelikten başlayarak gelişen anne davranışları, çocuğun doğuştan gelen özelliklerinden daha çok yönlendirici olabiliyor. Örneğin, anne gebelikte çok çeşitli yemek yiyerek o dönemi geçirdiyse, çocuk henüz baştan o tatlara ve kokulara alışık olarak dünyaya geliyor. Çünkü amniyon sıvısı, annenin yediği besinlerin aromalarını bebeğe taşıyor ve bebeğin tatlarla ilk tanışması böyle oluyor. Sonrasında anne emzirirken de, yediği pek çok şeyin tadı, kokusu, anne sütüne geçiyor. Yani anne gebeliğinde ve emzirirken çok çeşitli yemek tüketirse, bebeğinin tatlarla ve kokularla tanışıklığı artıyor...
O halde, çocuklara doğru beslenme alışkanlığı kazandırmak için gebelikte harekete geçmemiz gerekiyor öyle mi?
Evet, eğer gebelikte aile bireylerinin sofrasında makarna ve köfteden başka yemek yoksa çocuğun da seçici ve iştahsız olması normal. İşin sırrı şu; gebelikte zaten pek çok besin grubundan zevkle tüketiyorsanız ve sofranız her zaman zenginse, tatlara, kokulara açıksanız; bebeğiniz doğduktan sonra altı ay yine bu şekilde beslenip, bebeğinize de anne sütü yoluyla değişik kokuları tanıtıyorsanız, ondan sonra da belli bir besin grubuyla değil sebzesiyle, etiyle, meyvesiyle, değişik peynirleriyle geçişler yapan bir beslenme programına uyuyorsanız, çocuğunuzun da ömür boyu seçimleri farklı olacak.
Peki, bu duruma dikkat edildi ama çocuk yine de yemiyorsa, nedeni ne olabilir?
O zaman genel olarak yemek dışındaki davranışlar gözden geçirilmeli. Eğer anne genel olarak çok umursamaz ve rahatsa, ya da mükemmeliyetçi, ayrıntılara çok düşkün, yemek konusunda takıntılıysa, aşırı koruyucu ve endişeliyse, yine çocuğun yemek reddi gibi bir problem yaşanabilir.
Çocuğun iştahı konusunda, anne faktörü oldukça önemli diyorsunuz…
Çocuklar annelerinin bütün açıklarını, gerginliklerini kullanırlar. Kimi anne temizliğe düşkündür, çocuk o konuda anneyle çatışmaya girer; kimi anne için yemek yemesi, iştahlı çocuk olması önemlidir, çocuk da o konu üzerinden çatışmalarını yürütür.
Genel olarak bakıldığında çocuklar şu tatları sever, bunları sevmez gibi bir algı durumu var mı?
Anne sütü oldukça tatsız, tuzsuz bir şey; dolayısıyla çocuğun tadı ve tuzu tanımasına gerek yok. Doğal tatlar, meyvedeki, sebzedeki, tahıllardaki doğal tuzlar yeterlidir. Eğer siz çocuğa tuzu ve şekeri öğretmezseniz, sofranıza, sofra kurulurken önce tuzluğu koymazsanız, çocuğun hoşuna gider diye muhallebiler, şekerler yedirip emziği bala, pekmeze batırmak gibi alışkanlıklar yaratmazsanız, çocuğunuz mercimek çorbasını da cheesecake kadar sever.
‘Çocuk yemiyorsa aç kalsın, yemesin, gerekirse aç yatsın, nasıl olsa sabah yiyecektir!’ doğru bir bakış açısı mı?
Her çocuk için değil. Çocuğun reflüsü ya da besin alerjisi varsa, bunlardan dolayı yemiyorsa ve siz çocuğu aç bırakıyorsanız, çocuğu tedaviden ve teşhisten de yoksun bırakıyorsunuz demektir.
Çocukken, reflü gibi mide problemleri kolay anlaşılabiliyor mu?
Evet, bazen iştahsızlığın altında yatan tamamen duygusal ret değildir. Beden yapısıyla ilgili problemler, sindirimle ilgili problemler, ek gıdaya geçildiğinde ortaya çıkan hazımsızlıklar, gazlar, döküntüler, öksürükler, kızarmalar söz konusu olabiliyor. Bunlar, o gıdaya bedenin tepkili olduğunun, hazmedemediğinin, belki alerjisi olduğunun delili. Ve siz hiçbir şey yok gibi davranırsanız, çocuk için ek gıdaya geçiş eziyet olur ve çocuk her şeyi reddedebilir. Bu konuda duygusal inatlaşmaya girip, bunları göz ardı etmemek gerekiyor.
‘İlk altı ay sadece anne sütü!’ değil mi?
İlk altı ay su bile vermeye gerek yok. Anne sütünü alan çocuğun beslenmesinde, D vitamini dışında hiçbir katkıya ihtiyaç yok. Ancak kilo alımında belirli bir sorun yaşanırsa, dördüncü aydan sonra başlanabilir.
Genellikle ek gıdaya geçildiğinde hazır mamalar kullanılıyor. Hazır mamalara yönelmek doğru mu?
Organik besinleri temin ederek, evde kendi tenceremizde pişirmek her zaman en ideal olanı. Ve başlangıç olarak, bir muhallebi yerine sebze-meyve tatlarıyla başlamak daha önemli. Çünkü ek gıdaya başlama sebebimiz, anne sütünün yetmediği besin gruplarını çocuğa verebilmek… Demir-çinko kaynağı olan eti, vitamin kaynağı olan sebzeleri, proteini, vitamini, kalorisi yüksek olan tahılları ona sağlamalıyız. Yoksa çocuk yalnızca kilo alır ya da farklı tatlara yönelir. Genellikle ergenlik döneminde sorun olan yeme bozuklukları, erken yaşlarda başlayabiliyor mu? Çocuklukta da başlayabiliyor.
Ama bu tanı için, diyetisyen, psikiyatrist ve pedagog ile birlikte çalışmak gerekiyor. Böylece, yeme bozukluğunu ve büyüme-gelişme geriliğine yol açacak yemek reddini çok erken yakalayabiliyor ve ekip çalışmasıyla çocuğu düzgün yönlendirebiliyorsunuz.
Anneler, günümüzde sanki çocuk yese de yemese de ‘benimki yemiyor’ diyerek endişe duyuyor. Peki ne zaman sorun gerçekten ciddi, nasıl anlarız?
Doktor söylediği zaman. Yani çocuğun boy-kilo artışının, kas gücünün, aktivitesinin, ilgisinin gerçekten aksadığı bir sağlık profesyoneli tarafından gözleniyorsa, yeme ve beslenme sorunu var demektir. İki öğünü yememesi, geçici iştah değişiklikleri, her zaman bir hekim için yeme bozukluğu anlamına gelmez. Nitekim altı aydan sonra, hele bir yaşından sonra çocuğun büyüme hızı zaten çok yavaşlar. 1.5 yaşında bir çocuk, bazen sekiz aylık çocuğun yediği kaseyi bitiremeyebilir.
Televizyon karşısında oyalayarak yemek yedirmek anneler için bir kurtuluş olabiliyor. Siz bu durumu nasıl karşılıyorsunuz?
Tabii ki ideal olan, yemesi için çocuğun kulu kölesi olmamak. Ama anneler bazen çok zorlanıyor. İşten yorgun gelen bir anne, 10 dakikada bitirebileceği bir yemeği, 40-50 dakika uğraşarak yediriyorsa, bu zamanı kısıtlamak için kaçamak yapabiliyor. Evdeki hesap çarşıya uymuyor her zaman.
Çocuğa yemek yedirme sanatı tam olarak nasıl bir yaklaşımı kapsıyor?
Sofrada çocuğun aileyle birlikte, yemeğin tadını çıkararak, herhangi bir oyunla, ödülle, cezayla bağdaştırmadan yemeği tüketmesi ideal olan. Yoksa çocuklar yemeği eğlenceyle, zevk alma veya zevk almamayla, duygularla, ödülle ve cezayla bir araya getiriyor. Bu da, ileride canı sıkıldığında yemek yiyen, televizyon seyrederken, hatta kitap okurken yeme ihtiyacı duyan bir yetişkine dönüşmelerini sağlıyor.
Çocuklara yemek yemeyi sevdirecek pratik taktikler var mı?
Sonsuz taktik var. Örneğin her çocuk ıspanağı sevmek zorunda değil. Ama siz ıspanağı böreğin içine, çorbanın içine koyduğunuzda yiyebilir. Ama hiç ıspanak yemeyebilir de; sorun değil! Çünkü başka sonsuz renkli sebze var dünyada. Süt içmiyorsa, kalsiyum içeren pek çok başka gıda var. İki çiçek brokoli, 5-6 tane badem, küçük bir demet rokanın eklendiği salata bile çocuğun kalsiyum ihtiyacını karşılamak için yeterli. Bizim beslenme için çocukla inatlaşmalarımız genellikle gelenek ve göreneklerimizin getirdikleri. Süt içmezse büyüyemez, kemikleri kuvvetlenemez sanıyoruz. Hayır, sütün yerini tutacak süt ürünü olmayan pek çok besin var. Eti tek başına yemiyordur ama beşamel sosun altında çok güzel yiyebilir. Saf zeytinyağlı fasulye değil de bir sebze çorbası içinde fasulyeyi verdiğinizde, ya da sebzeli gözleme yaptığınızda belki de çocuğunuz yiyecek... Köfte yemeyen bir çocuk, sulu köfteyi veya dolmayı zevkle tüketebilir. Dolayısıyla, bu şekildeki arayışlar çocuğun damak zevkini de çeşitlendirir.
Çocukların gelişimi açısından özellikle hangi dönemde beslenmeye çok dikkat etmek gerekiyor?
İlk 2-3 yıl çok önemli. Ardından, okula başlayan çocukta ve sonra ergenlikte de oldukça önemli. Beyin erken yaşlarda bir besin eksikliği yaşarsa ve uzun süreli bu eksiklik sürerse, sonradan telafisi çok zor oluyor.
Çocuk beslenmesi konusunda annelerin en sık yaptığı hatalar neler?
Erken ek gıdaya başlamak bir sorun. Üçüncü ayda elma suyu içirmek, beşinci ayda sofradaki herhangi bir besini erkenden vermek önemli beslenme başarıları değil. Çok yapılan bir sokmak. Hazır mamanın içine bebe bisküvilerini koyup bunu bir öğün olarak çocuğa vermek son derece yanlış. Sırf poğaçayla, sırf kek dilimiyle yapılan kahvaltıları asla önermiyoruz. Çok yaygın bir hata da; et suyunun etin yerine geçeceğini düşünmek. Et suyunun içinde kalsiyum, demir ve protein sıfırdır. Ne şekilde olursa olsun, et, demir ve çinko kaynaklarının erken yaşta çocuğun sofrasında, mönüsünde olmasına dikkat etmeli.
Çocukların bazıları et yemiyor, vejetaryen beslenme erken yaşlarda da başlayabiliyor. Bu durumda ne yapmak gerekiyor?
O zaman bu konuyla ciddi olarak mücadele edilmeli; çünkü merkezi sinir sisteminin olmazsa olmazları olan demir ve B12’nin en önemli kaynağı et. Çocuğun boğazından etin kendisinin geçmesi gerekiyor. Çocukların vejetaryenlikle ve detoks tarzı beslenmeyle ilgisi olamaz; ne çocuğun, ne ergenin, ne de genç erişkinin. Buradan obeziteye veya anoreksiyaya kayışlar çok hızlı olabiliyor.
Sonuç olarak, şu anda yemeyen bir çocuğumuz var diyelim. Ona nasıl yemek yemeyi sevdireceğiz?
Çok bunaldıysanız ve bunların yanında çocuğunuzun uyku, davranış, oyun oynarken sıkılma, kabızlık, anne-babaya bağımlılık tutturma gibi sorunları da varsa, psikiyatrist ve pedagog desteği alabilirsiniz.
Anne de destek almalı mı?
Her durumda aslında almalı. Hangi annenin desteğe ihtiyacı yok ki! Hele ki büyükşehirde yaşıyorsa ve çalışıyorsa.
Çocukların fast-food yeme alışkanlığını nasıl çözeceğiz?
Fast-food çok zararlı. Aslında, hazır olarak alınan her gıda zararlı. İki tane hazır bisküvi ile hazır meyve suyunu bir arada tüketmesi ya da bir meşrubat ile hazır bir gofreti tüketmesi de zararlı. Önemli olan evde hazırlanmış yemekleri yemesi. Burada da örnek sizsiniz. Eğer siz de dışarı çıktığınızda hamburgerciye gidiyorsanız, çok tuzlu patates kızartmalarını büyük bir iştahla yiyorsanız, maç veya film seyrederken elinizin altında sürekli cips bulunduruyorsanız kolay kolay çocuğunuza söz geçiremezsiniz.
Bunları deneyin!
- Bazen çocuklar yemeğin hazırlanmasına katıldıklarında o yemeği daha kolay yiyor. Maydanozu, dereotunu bahçeye ekmekten, yetiştirmekten, alışverişi birlikte yapmaktan, yemeği, sofrayı birlikte hazırlamaktan zevk alıyorlar ve o zaman o yemeği kabullenmeleri daha kolay oluyor.
- Yiyeceklerin miktarını çocuğa bırakmak da olumlu etki yaratıyor. “Sen tabağına bu yemekten istediğin kadar al ama aldığını lütfen bitir” demek faydalı olabiliyor.
- Zevkli bir sofra hazırlamak, ona iştah, zevk ve neşe verecek bir sofra düzeni kurmak da çok önemli. Bazen bardağını, tabağını, kâsesini kendisinin seçmesine izin verin.
- Sofrada sorgulayıcı olmamak gerekiyor. “Bugün okul nasıl geçti, ne yaptın, arkadaşınla ne oynadın?” gibi sorular çocuğu sıkabiliyor. Ya da anne-babanın iş ve evlilik tartışmalarını sofrada yapması, çocuğun iştahını kısıtlayabiliyor ve ileride duygusal sorunlarını yemeğe bağlayan bir yetişkin olmasına neden olabiliyor.
- Çocuğunuzun dengeli beslenmediğini düşünüyorsanız, bir uzmanla durumu paylaşın. Eğer uzman çocuğunuzun aldığı besinin dengeli ve yeterli olduğunu söylüyorsa, artık bu çatışmayı aile sofrasından uzaklaştırın. Ancak uzman, çocuğun beslenmesinin yaşına uygun olmadığını kabul ederse, önce bir beslenme ve gastroenteroloji uzmanı, ondan sonra bir çocuk psikiyatristi ve bir pedagogla iş birliği yaparak, bir diyetisyenin de ekibe katılmasıyla, sorunu çözmeye çalışmalısınız.
Yemek Yemeyen Çocuğa Nasıl Davranılmalıdır? Çocuğa Nasıl Yemek Yedirilir?
01.09.2018