Periodontoloji, kelime kökü olarak perio (etraf) ve dontos (diş) anlamında olduğu için dişin etrafında, onu çevreleyen dokuların bilimi anlamına gelmektedir. Periodonsiyum sözcüğü ise terim olarak “dişin çevre dokusu” anlamında kullanılıyor. Periodonsiyum, dişi destekleyen dokular bütünüdür. 4 adet bileşeni vardır. Birincisi dişe komşu diş eti, ikincisi dişin kökünü çevreleyen ince bir tabaka olan sement, üçüncüsü kökün içinde buluduğu alveol kemiği yani çene kemiği, dördüncüsü ise kökü kemiğe bağlayan lifler yani periodontal ligamenttir.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 1978 yılında yayınladığı bir raporda, periodontal hastalığı, “etiyolojisine bakılmaksızın, periodonsiyuma veya onun herhangi bir komponentine özgü her türlü hastalık” şeklinde genel bir çerçeve içinde tarif etmiştir. Periodontal hastalıklar, dişin çevresindeki dokuları etkileyen ciddi, genelde bakteriyel kökenli yangılar olup tedavi edilmediği takdirde, zaman içerisinde diş kaybıyla sonuçlanabilmektedir. Kronik enflamatuvar hastalıklar olan periodontal hastalıklar, dişler üzerinde biriken mikrobiyal dental plağa bağlı oluşur ve temel olarak gingivitis ve periodontitis olarak sınıflandırılır
Periodontitis nedir?
Periodontitis de kendi içinde etkilerine dayanarak hafif-orta şiddetli olarak sınıflanabilmektedir. Periodontitisin implantlarda görülmesi periimplantitis olarak adlandırılır. Gingivitis, diş etinin kanama, eritem, ödem ve buna bağlı ortaya çıkan diş eti büyümesi gibi klinik belirtiler gösterebilen, mikrobiyal dental plağa karşı gösterdiği yangısal cevaptır. Gingivitiste ataşman ile kemik kaybı söz konusu değildir ve genel olarak plak ve diş taşlarının kaldırılması ile hastalık geri döner.
Periodontitiste, mikrobiyal dental plaktaki mikroorganizmaların salgıladığı antijenik özellikli maddelere (enzim ve toksinler dahil), vücudun savunma mekanizmasının verdiği cevap sonucu, supralveolar kolajen liflerin ve takiben alveolar çene kemiğinin rezorpsiyonları yani yıkımı görülmektedir. Periodontitiste gingivitiste de görülen kızarık şiş diş eti, hassasiyet, koku gibi bazı özelliklerin yanında, farklı olarak cep oluşumu, kemik ve lif kaybı, diş eti çekilmesi ile dişlerde yer değiştirmeler görülebilmektedir.
Diyabet hastaları daha çok dikkat etmeli
Periodontitis, diş kayıpları gibi komplikasyonların yanında genel sağlıkla ilgili olarak da diyabet yani şeker hastalığı, romatoid artirit, astım, koroner kalp hastalığı gibi hastalıkların da oluşma riskini artırmaktadır. Yapılan çalışmalarda; orta ve ileri seviye diş eti hastalığı olanların kalp hastalığına yakalanma riskinin daha yüksek olduğu gösterilmiştir. Bu ilişki, ağızda hastalık yapan bu bakterilerin kan yolu ile kalbe, hasarlı bölgelere, kalbin iç yüzünü astarlayan tabakaya ilişip enfeksiyon yapması ile olmaktadır. Damar tıkanıklığı ve felç gibi durumların, ağız bakterilerinin yol açtığı iltihaplanmalarla olabildiğini gösteren çalışmalar da vardır.
Diyabet kontrolsüz ise ağız içinde tükürük akışında azalma, enfeksiyon eğiliminde artış, gecikmiş anormal yara iyileşmesi, ağızda yanma, kuruluk, mantar ve diş eti hastalığı gibi komplikasyonlara sebep olur. Çalışmalar; diyabetli hastalardaki diş eti hastalığının sağlıklı bireylerdeki diş eti hastalığına oranla daha hızlı ilerlediği, daha şiddetli seyrettiğini ve daha çok kemik kaybı yaptığını göstermiştir. Diyabet ve periodontal hastalık arası ilişki çift yönlüdür. Diyabet periodontal hastalığın şiddetini artırır, periodontal enfeksiyon da glisemik kontrolü zorlaştırır. Bu yüzden diyabetli bireylerde diş eti ve ağız sağlığı daha da önemle ele alınmalıdır.
Sigara, kemik yıkımını artırıyor
Sigaradan da bahsedecek olursak, nikotine maruz kalan diş eti fibroblast hücrelerinde kolajen üretiminin azaldığı ortaya konulmuştur. Nikotinin vazokonstrüktif (damar daraltma) etkisi mikrodolaşıma sahip dokularda beslenme yetersizliğine neden olmaktadır. Azalmış nötrofil ve fibroblast fonksiyonu, azalmış antikor üretimi, mekanik tedavi ile patojenlerin eliminizasyon zorluğu, büyüme faktörü üretimindeki azalma gibi etkiler sigaranın periodonsiyuma olan etkilerini ortaya koymaktadır. Sigara, kemik metabolizmasını bozup kemik yıkımını artırmaktadır.
Düzenli kontroller şart
Klinikte hastalarımız tarafından çok sık karşılaştığımız bazı yanlış bilinen durumlardan söz edelim. Koltuğa oturur oturmaz “Benim bünyem taş yapıyor, ne yaparsak yapalım iyileşmiyor” gibi baştan diş eti hastalığına teslim olmuş hastalarla çok sık karşılaşıyoruz. İnsan bünyesi, genetiği, tükürüğü, sigara, çay ve kahve kullanımı diş eti hastalığını tek başlarına oluşturamazlar. Bakteri plağının olgunlaşması belli düzeyde, kalınlıkta, içerikte birikmesi ve bazı minerallerle birleşerek taş oluşturması şarttır. Hastalarımız daha sonra derin bir küretaj ve uygun bir tedavinin ardından her şeyin iyileşebileceğini yaşayarak görmektedir.
Hamilelikte de hastalık kendi kendine oluşmaz. Hormon değişimleri yüzünden var olan diş eti hastalığı alevlenip artar ve hızlanır. Beslenme de hamilelikte yeterli olmadığında, dişten mineral ve element kaybı olabilir. İmplant başarısı da multifaktöriyel yani çok faktörün etki ettiği bir durumdur. Kemik kalitesi, yoğunluğu, kalınlığı, kemikte gizli kalan eski enfeksiyon odakları, savunma sistemi, cerrahi işlemlerin kalitesi ve sterilizasyonu, implant yüzey özellikleri, diş eti kalınlığı ve daha bir sürü faktör implant başarısında etkendir. Gingivitis, diş taşlarının ve plakların diş hekimi tarafından profesyonelce temizlenmesi ve hastanın da ağız bakımını etkin hale getirmesi sonrası geri dönüşümlüdür. Hastalık sona erer. Fakat gingivitis tedavi edilmezse, aşağı katmanlara ilerleyip periodontitise dönüşür ve bu çok sıklıkla karşılaştığımız bir durumdur.
Periodontitis, dişin destek dokularından biri olan alveol kemiğinde yatay veya dikey olarak yıkıcı etki gösterir. Yatay kemik erimesi periodontal hastalıklarda en sık görülen tip olmakla birlikte, bu tür kemik rezorpsiyonunda dişi saran alveol kemiğinin yüksekliği azalmıştır. Alveol kemiğinde oluşan dikey tarzdaki yıkım neticesinde kemik içi defektler oluşmakta ve bunlar dişin kaybı yönünden risk faktörü oluşturmaktadır. Dikey kemik kayıpları, diğer yerlerden daha derin cep oluşumu ve röntgendeki görüntüsü ile kendini ele verir.
Periodontitis tedavisi
Periodontitis tedavisinde daha derin alt katmanlarda yapılan kök yüzeyi düzleştirme ve diş eti altında küretaj işlemleri ile durdurulabilir. Hatta çoğu zaman cep derinliği arttıkça cerrahisiz temel tedavi yetersiz kalmakta, iyileşme dönemini takiben cerrahi operasyonlar gerekebilmektedir. Yatay kemik kayıplarında kaybedilen kemiği, cerrahi işlemle geri getirmemiz pek mümkün değilken; dikey kemik kayıpları olan bölgelerde, kemik tozu ve membran (örtüler) kullanılarak kaybedilen kemiği kazanma olasılığımız bulunmaktadır.
Diş sağlığı için yapılması gerekenler
Diş eti hastalığı genel olarak ağrı yapmayan, kronik ve sinsi bir hastalık olduğu için hekimin dikkatli bir muayenesi, derin cepleri bulması, hastayı bilinçlendirmesi ve tedavisi önemlidir. Doktorun diş etlerinde yaptığı tüm temizlik, küretaj ve cerrahi işlemlerin sonuçlarının en iyi şekilde alınabilmesi için hastaların dişlerini doktorunun gösterdiği yöntemlerle günde 2 defa fırçalaması ve günde 1 defa dişlerin birbirine bakan ara yüzlerini de diş ipi ve diş arası fırçası gibi araçlarla plaktan arındırması gerektiği unutulmamalıdır. Yapılan tüm işlemlerden sonra ağız ve diş eti sağlığının idamesi için mutlaka doktorun programladığı kontrol muayenelerine gelmek çok önemlidir. Aksi halde diş eti hastalığının tekrarlaması, daha önce tedavilerle durdurulan hatta kazanılan kemiklerin tekrar ileri yıkımı ve sonuçta diş kayıpları ile karşılaşmak kaçınılmaz olur.
Hayat ağızda başlar. Sağlıklı, fonksiyonu ve estetiği bozulmamış güzel dişler ve gülüşler sizlerle olsun.
Uzm. Dt. Nihan Karakurum
Bayındır Alsancak Diş Kliniği Periodontoloji Uzmanı