Toplumda elli yaştan sonra daha sık görülen kalın bağırsak kanseri vakalarının %95’inde olayın başlangıcı kolon polipleri şeklinde ortaya çıkıyor. Kolon polipleri noktasal doku büyümesinden başlayarak giderek irileşen ve kalın bağırsak iç dokusundan köken almış tümöral lezyonlar olarak biliniyor. 2 cm’den daha büyük poliplerde kansere dönme ihtimali %50 seviyelerinde görülüyor. Polip üzerinden alınan biyopsilerin patolojik incelemesinde, hücresel atipi yahut displazi ile karşılaşılmışsa kolon kanseri hususunda risk oldukça artıyor.
Kolon poliplerinin büyüklüklerinin iki katına çıkma süresi birkaç yıl ile ifade edilen bir süredir. Dolayısı ile belirli aralıklarla yapılacak olan takip amaçlı kolonoskopi uygulamaları kolona ait poliplerin mevcut olup olmadığını ortaya koyarak, bu poliplerin yüksek kanser riski taşıyıp taşımadıklarının tespit edilebilmesine imkân sağlar. Böylece riskli kolon polipleri daha büyük boyutlara varmadan teşhis edilmiş olur ve kolonoskopik yöntemle (polipektomi işlemi) çıkartılabilirler. Böylece olay kolon kanseri evresine varmadan durdurulmuş olur.
Kolon kanseri belirtileri
Belirtiler demir eksikliğine bağlı kan seviyesi düşüklüğü, bağırsak düzeninin hastanın eski yaşantısına göre farklılık göstermesi, makattan taze kan gelmesi ya da gizli kan testinin pozitif çıkması ve karın ağrısıdır. Bazen bütün bunlar olmayıp, ciddi kilo kaybı, iştahsızlık, takatsizlik gibi şikayetler de kolon kanserinin belirtisi olabilir. Kolon kanseri toplumda daha ziyade 50’li yaşlar ve ilerisinde görülür. Hastalık çoğu zaman sinsi bir klinik tablo ile seyreder. Hasta ancak şikayetler nedeni ile hastaneye gittiğinde kolonoskopi ile hastalığı tespit edilebilir. Ancak bu şikayetlerin ortaya çıkmış olduğu dönemde hastaların yarısında başta karaciğer olmak üzere vücudun bazı bölgelerinde metastazlar gelişmiş olur.
Kolon kanserinde erken teşhis
Batılı toplumlarda 50 yaşın üstünde olan gruplarda, beş yılda bir yapılan kolonoskopik takip programlarına alınmış vakalarda kolon kanserinden ölüm oranının %85 düzeyinde azaldığı defalarca kez saptandı. Kolonoskopi sırasında bulunan polipler alındığında, takip edecek beş yıl içinde kansere dönüşebilecek öncü lezyonlardan hasta kurtulur. Bu takip programlarına girmemiş ve kolon kanseri saptanan vakalarda ise metastazlar ile karşılaşıldığından sadece ameliyat yeterli olmayıp, radyoterapi, kemoterapi gibi uzun sürecek tedavilere ihtiyaç duyulur. Hastalık ne yazık ki bu grup hastaların çoğunda yaşam kaybı ile sonlanır. Günümüz tıp anlayışında saptanan hastalığı tedavi etmekten ziyade, önceden alınabilecek tedbirlerle hastalığın hiç oluşmamasını sağlamak önem taşır.
Kolon kanseri risk faktörleri
Kolon kanserine neden olan faktörler, değiştirilebilen ve değiştirilemeyen olarak ikiye ayrılır.
- Değiştirilemeyen faktörler: Temel faktör genetik kanser yatkınlığıdır. Bazen ailesinde hiçbir kolon kanseri vakası olmamasına rağmen genetik faktör, ilk olarak indeks (o an karşılaşılmış olan) vakada başlamış olabilir. Dolayısı ile bu vakanın çocukları ve torunlarında da bu genetik yatkınlık süregelecektir. İndeks vakanın üstündeki ve altındaki jenerasyonlarda da kolon kanseri yahut polipleri ortaya çıkabilir. Kalın bağırsak kanserinin yüzde 95 oranında kolin poliplerinden geliştiği bilindiği için, ailesel kolon poliplerine yatkınlık da diğer önemli bir husustur. Tek ferdinde polip ya da kolon kanseri olan ailelerin, birinci derece kan bağı olan yakınlarının belli aralıklarla polip ve kanser açısından kontrol kolonoskopileri yaptırmaları gerekir. Zira bu gruptaki bireylerde kolon polibi ya da kanseri normal toplumdaki sıklığına göre artış gösterir.
- Değiştirilebilen faktörler: Beslenme ve yaşam tarzı önemli yer tutar. Kırmızı etin fazla yenmesi ve mangalda pişirilme yönteminin rutine sokulması kolon kanseri artışını ortaya çıkarır. Tereyağı ve margarin kullanımının fazlalığı, kolon kanserini uyarır. C vitamini ve kalsiyumdan düşük beslenenlerde de kolon kanseri daha sık ortaya çıkar. Doğal yaşam ve işlenmemiş besinlerden oluşan doğal gıdalarla beslenme tarzı kolon kanserinin daha seyrek görülmesine katkıda bulunur. Sigara, alkol kullanımı, sedanter yaşam, kilo fazlalığı ve diyabet hastalığının varlığı da kolon kanseri riskini artırır.
Kolonoskopi ile polip nasıl alınır? Kolonoskopik polipektomi nedir?
Kalın bağırsak polipleri kolonun herhangi bir kesiminden gelişebilir. Kolon poliplerinin %60’ı yaklaşık 100 cm uzunluğundaki kalın bağırsağın son 50 cm’lik bölümünde gözlenmektedir. Kalın bağırsak polipleri kolon duvarına bir sapla bağlantı gösterebilecekleri gibi, sapsız olan ve dolayısı ile geniş bir tabanla kolon duvarından kaynaklanmış poliplerde mevcuttur. Kolonda kolonoskopi esnasında saptanan poliplerin önemli bir bölümü büyüdüklerinde kolon kanserine dönüşebilme kabiliyeti kazanır ve kalın bağırsak kanserlerinin neredeyse tamamına yakın bölümü (%95) kolon poliplerinden gelişir. Bu nedenle kolonoskopi sırasında saptanan kolon poliplerinden en azından biyopsi alınması yahut polibin o esnada polipektomi yöntemiyle tamamen çıkartılması uygun yöntemdir.
Kolon poliplerinin kolonoskopi sırasında alınması işlemi, elektrik kullanılarak polibin sapı yahut tabanından kesilmesi yolu ile gerçekleştirilir. Bu polip alınması işlemi hastada hiçbir ağrı veya rahatsızlık yaratmaz. Dahası hasta polip alındığının farkına da varamaz. Kolonoskopide polip alınabilmesi için hastanın kolonoskopiden önceki son 5 gün içerisinde, şayet kullanıyor ise kan sulandırıcı ilaçlarını kesmesi gerekir. Ayrıca kolonoskopi esnasında polip alınması işlemi elektrik kullanılarak gerçekleştirildiği için hastada kalp pili olup olmadığı mutlaka sorulmalı, kalp pili varsa kolonoskopiden önce ayarı yapılmalıdır.
Kolonoskopi ile polip alındıktan sonra hastalar aynen sadece kolonoskopi yapıldığında olduğu gibi işlemden 30-45 dakika sonra evlerine gidebilirler. Kolonoskopi ile polip alınan hastaların tedbir açısından işlemden sonraki 24-48 saat boyunca kan sulandırıcı ilaç kullanmamaları gerekir.